"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

2007’de ”Halk seçsin” dedik, ama...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Ocak 2016, Perşembe
2007’deki 367 krizi sonrası anayasada yapılan ve referandumda seçmenlerin yüzde 69’unun “evet” oyu verdiği değişiklikle, “cumhurbaşkanını halkın seçmesi” esası getirilmişti.

O günkü ortamda bunun, sistem ve işleyişe halkın daha fazla müdahil kılınmasını sağlayacak bir adım olarak demokratikleşmeye katkı sağlayacağı düşünüldü.

Ama bu değişikliğe istinaden halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olan Erdoğan, bunu böyle bir adım olmanın ötesinde, topyekûn bir sistem reformu olarak yorumladı.

“Sistem o referandumla değişti, şimdi onun gerektirdiği muameleleri tamamlayıp, fiilî durumu da ona uyduralım” diyor. 

Başkanlık ısrarının arkasında bu var.

Ancak cumhurbaşkanını halka seçtirme düzenlemesi, bu yönde yapısal bir sistem reformu olarak değil, 367 krizi ve AYM üzerinden Meclisin cumhurbaşkanı seçmesinin engellendiği bir konjonktürde, bunu aşabilmek için apar topar gündeme taşınan tepki saikli bir karşı ataktı.

Öyle ki, o aceleyle, değişikliğin uygulamaya intikali için zarurî olan bazı “teknik” geçiş düzenlemeleri bile, “Göç yolda düzelir” mantığıyla sonradan ikmal edildi.

Son dönemde, halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile, yine halkın oylarıyla belirlenecek başbakan arasında yetki çatışması doğabileceği, yönetimde çift başlılık durumunun ortaya çıkabileceği yönünde dile getirilen görüşler de bunun örnekleri.

Konu 2007’de Mecliste görüşülür ve referanduma götürülürken işin bu tarafları hiç gündeme gelmedi ve tartışılmadı.

Veya bunlara dikkat çekenler olduysa bile, sesleri duyulmadı ve arada kaynadı.

Ancak şimdilerde deniliyor ki:

“Şu anda cumhurbaşkanıyla başbakan aynı partiden oldukları için sorun çıkmıyor, ama yarın durum değişirse ne olacak?”

Bu soru 2007’de gündeme gelmeliydi.

Keza Erdoğan’ın “taraflı ve partili cumhurbaşkanı” argümanı ve vurgusu da yine o dönemde seslendirilmeli ve tartışmalar işin bu boyutlarını da kapsayacak şekilde cereyan etmeli; konu gerek Meclisin, gerek halkın önüne öyle götürülmeliydi.

O zaman böyle yapıl(a)madı.

Şimdi dayatmayla gündeme taşınıyor.

#HerkesYeniAsyaOkusun ki muhabbet güçlenerek devam etsin. Şûrâ kuvvet bulsun

Okunma Sayısı: 2493
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa BİTER

    14.1.2016 09:41:02

    Bile bile lades demenin faturasının millete neye mal olduğunu ve daha olacağını Risale-i Nur talebeleri kestiremedi ise başkalarından bugünleri tahmin etmeyi beklemek hayaldi... Biz demiştik demiyoruz , diyemiyoruz... Çünkü biz Risale-i Nurlardan bugünlere gelineceğini çok iyi tahmin ediyorduk... Dua ediyorduk yanılalım diye fakat Risale-i Nurların yanıldığını kimse görmedi ki...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı