"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“2. istiklal savaşı” veriyorsak...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
27 Aralık 2016, Salı
Türkiye’nin “ikinci bir istiklal savaşı” vermekte olduğu söylemleri son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidar önde gelenleri tarafından sık sık tekrarlanıyor.

Çanakkale Savaşı da işin içine katılarak.

Bu söylemin içi de Gezi olayları ile başlayıp 17-25 Aralık operasyonu ve 7 Haziran’dan bu yana tırmandırılan terör saldırıları ile “doldurularak” devam ediliyor.

Çanakkale ve İstiklal Savaşlarında devrin sömürgeci güçlerinin, son demlerini yaşayan Osmanlıya çullanıp, “İslamın son ordusu”nu boğma ve öldürücü son darbeyi vurma hesabıyla yedi ayrı cepheden yaptıkları topyekûn taarruz söz konusuydu.

Buna karşı bütün İslam ümmeti yekvücut bir duruş ortaya koydu. Müslüman coğrafyasının her köşesinden koşup gelen gencecik fidanlar Çanakkale cephesinde savaşa katıldı ve şehit düştü.

İstiklal Savaşı da İstanbul’daki Osmanlı Meclis-i Meb’usanının devamı olarak Ankara’da kurulan Birinci Türkiye Büyük Milet Meclisin tam bir tesanüd ve dayanışma içindeki yönetimiyle zafere ulaştı.

Gazi Mecliste vazife alan milletvekilleri, o dönemde toplumun hemen hemen bütün renklerini temsil eden bir çeşitliliğe sahipti. Sarıklı medrese hocaları, müftüler, milliyetçiler, sosyalistler, liberaller.

Dünya görüşleri ve siyaset anlayışları çok farklı olan bu insanlar, vatan müdafaası için son derece müthiş ve örnek bir bütünlük ve dayanışma sergilediler.

Ayrıca, harp var diye hukuku askıya almak gibi bir yola tevessül etmeyi akıllarından bile geçirmediler. Hukuku özenle ve itina ile korudular ve gözettiler.

Ne var ki, zafer sonrasında durum tamamen değişti. İlk Meclisteki muhaliflerin tamamı değişik taktiklerle tasfiye edilerek bir tek parti ve tek şef rejimi kuruldu. Hukuk da Takrir-i Sükûn ve istiklal mahkemeleri cenderesine hapsedildi.

Peki, şimdiki durum ne?

Eğer bugün söz konusu saldırılar iktidarın dediği gibi ülkenin tamamına yönelik bir taaarruz ise ve bunlara karşı yeni bir istiklal savaşı vermemiz gerekiyorsa, Birinci Meclisteki birlik ve dayanışma ruhunu tekrar ihya ederek hayata geçirerek milletin tamamının desteği ile bu birlikteliği kuvvetlendirmek gerekmez mi?

Başbakanın Hanuka bayramı mesajında ifade ettiği “her türlü ötekileştirme ve ayrımcılığa karşı temel hak ve özgürlüklerden yana” tavrın uygulamaya da samimiyetle yansıtılması icab etmez mi?

Darbeciler ve “Fetö” ile mücadele gerekçesiyle yürütülen tasfiye operasyonlarıyla çok ciddî mağduriyetler üretilirken birlik ve beraberlik nasıl sağlanacak?

Devam edeceğiz inşaallah.

Almanya Nur hizmetinin öncü emektarlarından Mehmet Köse’ye Allah’tan rahmet, ailesine ve camiamıza sabır dilerim. Mekânı Cennet olsun. 

Düşen Rus uçağındaki Kızılordu Korosunun Kremlin’de Mehteran Takımımızla verdiği ortak konserden “Genç Osman:” https://www.youtube.com/watch?v=soJEQx8ATww

 

Kızılordu Korosuyla Mehteran’ın ortak konserinde Mehteran’dan Katyuşa: http://facedl.com/fvideo=oixaaxxxukua

Okunma Sayısı: 9557
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • osman bora

    27.12.2016 17:47:44

    kazım bey,yazılarınızı dikkatle takip ediyor ve güzel yorumlar için teşk ediyorum.çok özür dileyerek dipnotunuzdaki inşaAllah taki Allah lafzının A sı büyük harfle yazılarak düzeltilmesi daha yerinde ve doğru olacaktır diye düşünüyorum..tekrardan kusura bakılmasın kolay gelsin..

  • Özcan Erkiş

    27.12.2016 15:34:18

    (4) Seksen milyona dayanmış bir ülkenin, beşyüz küsur vekili olan Meclisini devre dışı bırakarak, içinde demokrasi, adalet, hürriyet, hukuk ve meşveret bulunan, darbe ve ara rejimler ile 28 Şubat vb. süreçlerle zaman zaman akamete uğratılan, aksak da olsa çalışan Parlamenter Demokratik Sistemi bırakıp; onun yerine, her vakit hata ve yanlış yapma ihtimali pek yüksek bulunan bir tek şahsın akıl ve cüz'i iradesine tevdi etmek akıl kârı bir iş midir? Hem asrımız "Hürriyet! Şahs-ı mânevî!" deyip dururken, devletlerin bile ittifaklar tesis ettiği bir dünyada ve zamanda, 30'lu 40'lı yılların modası geçmiş, baskıcı ve dayatmacı şeflik rejimi ve idare tarzıyla ülkenin maddî ve mânevî kalkınması, toplumsal barış ve huzuru, ittihad ve tesanüdü temin ve tesis edilemeyeceği gibi hür ve demokrat dünyadan da tecrit edilmeyi netice verebilir. "Dünyadan bize ne?" deme şansımız bugünün dünyasında maalesef bulunmamaktadır. Artık şu teklik sevdasından millet ve memleket hesabına vazgeçelim. .....

  • Av. Nurdan (2)

    27.12.2016 13:16:34

    Bir şekilde bu cemaat ile bulaştığı kanıtlanan kişilere hangi suçla yargılıyorsunuz. Silahlı terör örgütü olmak suçu bilerek işlenen insanların biraraya geldiği cebir, şiddet, zorbalık içeren bir yapıdır. Bu insanlar 15 Temmuza kadar silahla vb şiddet içeren bir olaya dahil olmuşlar mı ona bakmak lazım. Tüm Türkiye biliyor ki böyle bişey yok. Şu an suçladıkları MİT tarafından verilen bylock listeleri, böyle bir liste var mı onu da bilmiyoruz, bylock ta herhangi bir yazışma, yazışmada suç içeriği hala gösterilemedi. Herşeyden önce bylock kullanmış bile olsa kişi hukuki delil sayılamaz. Çünkü tüm devlet görevlileri dahil dedikleri tek şey bu bilgileri bize MİT verdi. Ceza kanununa göre MİT'in verdiği bilgiler hukuki delil değildir. Diğer yandan insanların işlemedikleri bir suç için iftiralara zorlanmaları, sohbete şu bu katıldı deyip diğer insanların da mağdur olmaları. Şu an Türkiye'de bir çok cemaat bir çok sohbet düzenlemekte bu insanlar Allah rızası için geldiklerini söylemekte.

  • Av. Nurdan (1)

    27.12.2016 13:11:23

    Sayın Kazım Bey, Yazınızın son paragrafında darbeciler ve FETÖ ile mücadelede mağdur kesimler olduğunu belirttiniz. Eğer hukuk devleti olamazsak bu mağduriyetler artacaktır. Darbecilere kimsenin söyleyeceği birşey yok, darbeye katılan destekleyen ve bu işte parmağı olan her kim varsa hukuk devleti yasalarına göre cezasını çekmelidir. Ancak bu darbe olayından haberi olduğu ispatlanmayan dediklerine göre Allah rızası için içinde bulunduklarını söyleyen kişilere ise bu yapılan hukuksuzdur. Suçun ve cezanın şahsiliği ilkesine uymaz.

  • Özcan Erkiş

    27.12.2016 12:21:24

    (3) Hem söylemlerin " savaş" ve "seferberlik" gibi kavramlar üzerinden yapılmasıyla, birlik ve beraberlik murad ediliyor olmakla beraber, toplum kesimlerinde gizliden gizliye tefrikaya da sebep olduğu aşikârdır. Çünkü bizim savaşa değil barışa, kardeşliğe ve huzura ihtiyacımız vardır. Terörle mücadelede edilirken, toplumsal barışı ve huzuru, ittihad ve tesanüdü bozacak eylem ve söylemlerden katiyen uzak durmak gerekir. Toplumu ayrıştırarak, hukuku ve hürriyeti ortadan kaldırarak, menfi siyaset tarzıyla maddi manevi işlerde muvaffak olamayız. Kavl - i leyyin ve müsbet hareket yâni. ...

  • Özcan Erkiş

    27.12.2016 12:05:31

    (2) Yazınızda tarihî bir hakikati hatırlatmak suretiyle bugün de aynı tehlikenin olabileceğine dikkat çekmişsiniz. " Ne var ki, zafer sonrasında durum tamamen değişti. İlk Meclisteki muhaliflerin tamamı değişik taktiklerle tasfiye bir tek parti ve tek şef rejimi kuruldu. Hukuk da Takrir- i Sükun ve İstiklal Mahkemeleri cenderesine hapsedildi." O zaman şu soruyu sormak gerekmez mi? Aynı şeyleri hem de daha dehşetli bir şekilde yeniden yaşamamanın bir garantisi ve yasal güvencesi var mı? Daha şimdiden bunun bir numunesini zaten yaşamıyor muyuz? Yeniden toplum olarak cendereye hem de gönüllü olarak girmenin gereği ve mânâsı var mı? Sadece isimlerin değişmesi ve mini bir Anayasa değişikliği ile ülkenin bir anda gül gülistan olacağını zannetmek büyük bir yanılgıdır. Hem çözümü demokrasi içinde değil de tek adamlık rejimde arıyoruz ki?

  • Özcan Erkiş

    27.12.2016 11:44:56

    (1) Yeni Asya'nın bugünkü manşeti, Ömer Dinçer'in sözünden:Tek adamlık yolu kapatılmalı! Dinçer aslında yapılan çalışmanın ufak bir Anayasa değişikliğinden ziyade "tek adamlık yolunu açma"faaliyeti olduğunu söylemek suretiyle uyarıda bulunuyor. Dileyen olur mu? Pek sanmıyorum. Zira gözünü ve kulağını, halka ve hakikate kapatmış bir siyasî kadro ve siyasî ideoloji müntesipleri, iktidara geldikten bir müddet sonra hangi projeyi tahakkuk ettireceklerine çok önceden karar vermişlerse, şimdi onun gereğini yapmaktadırlar. Belki ütopik (hayal) gelebilir. Fakat her proje önce hayal dünyasında kurulur, sonra zaman ve zemin müsait hâle gelince de hayata geçirilir. Allah (cc) âkıbetimizi hayra tebdil eylesin. ....

  • cuma

    27.12.2016 02:30:55

    Tarih tekerrürden ibaret diye boşuna denmemiş.Tabi ibret alınsaydı.Yaşadıklarımızı akıl,mantık,vicdan ve inanç ölçüleri ile değerlendiren var mı? Biatçı ve sorgulanamazlık üzerinden acı bir tabloyu hak ettik maalesef.Tufan yaş kuru ayırmaz

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı