17-25 Aralık operasyonları, iktidar tarafından “hükümeti devirme” amaçlı bir tezgâh olarak yorumlanıp 15 Temmuz gerekçeli 20 Temmuz tasfiyelerinde milat olarak gösterildi.
“Darbe” girişiminin bütün sorumluluğu iyice hedefe konulan yapıya yıkıldı. Emniyet, yargı ve TSK başta olmak üzere, devletin tüm kurumlarında bu yapının elemanı olmakla suçlanan herkesin üzerine gidildi.
Dahası, bu yapı bahane edilerek başlatılan tasfiyeler, çok daha geniş ölçekte, “taban”daki cemaat mensuplarına yöneldi. Hattâ onların da ötesine uzanarak, kişisel hesapların görülmesine dönüştü.
Özellikle OHAL sürecinde hukukun en temel ilkeleri ayaklar altına alınarak yapılanlar, inanılmaz mağduriyetler getirdi.
Bunun geniş kesimlerde doğurduğu sancılar giderek büyüyor.
Buna paralel olarak, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının konusunu oluşturan ve içeride “karşı operasyonlar”la kapatılan yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının ABD’de tekrar açılmış olması, her geçen gün tırmanan yeni bir gerilimi tetiklemiş durumda.
Eğer zamanında bu iddiaların üzerine gidilmiş, adı geçen kişilerle ilgili olarak hukukî ve siyasî sorgulama mekanizmalar işletilmiş olsaydı, bunlar olmayabilirdi.
Ama suçlanan bakanların bakanlıktan alınmasıyla yetinildi; Yüce Divana gitmelerinin önü kesildi; Sarraf ise “cari açığı kapatan hayırsever işadamı” olarak nitelenip ödüllendirildi. Ve altı ay öncesine kadar “Vatandaşımızdır, sahip çıkıp korumak görevimiz” söylemiyle savunuldu.
Gelinen noktada aynı kişi “itirafçı, şarlatan, casus, hain” diye suçlanıp yerden yere vuruluyor.
Davanın Amerikalı savcıları ve hakimi f.ö’cülükle suçlanırken, bir taraftan örgüt Amerikan devletini dahi yönlendirip yönetecek güce sahipmiş gibi gösteriliyor, diğer taraftan f.ö’yü kullananın ABD olduğu söyleniyor. Ve iki ay önce “Hiç bu kadar yakın olmamıştık” mesajı vermiş olan ABD’ye “Dünya ondan ibaret değil” restleri çekiliyor.
Böyle bir çelişkiler zincirinin neticesi olarak ortaya çıkan duruma ilişkin iktidar pozisyonunun “millî mesele” diye sunulup yeni bir dayatma aracı haline getirilmesi ise, OHAL hukuksuzluklarıyla son derece zayıflatılan iç dayanışmayı iyice çökertiyor.
***
- CB: “ABD’de Türkiye’deki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor.” Yani? İslam düşmanı Trump’ı Erbakan’ın konumunda mı görüyorsunuz?!! Peki ya günümüz Türkiye’sindeki durum? 20 Temmuz sürecinde yapılanlar, 28 Şubat’ı da katmerleyen bir “post 28 Şubat dönemi” dedirtmiyor mu?!
- OHAL uygulamalarıyla hukuk ayaklar altına alınmıştır - http://www.yeniasya.com.tr/video/ohal-uygulamalariyla-kanun-ayaklar-altina-alinmistir_447886