15 Temmuz kalkışmasının üzerinden bunca zaman geçti, ama arkaplanı hâlâ karanlıkta. Dahası, yapılan her açıklama zihinlerdeki istifham ve soru işaretlerini daha da arttırdı.
Tuhaflıklardan bazılarını sıralarsak:
Darbe girişimini Cumhurbaşkanının, TV haberlerini takip etmekte olan eniştesinden, Başbakanın eş-dosttan öğrenmesi.
Cumhurbaşkanının ve Başbakanın olayı duyduktan sonra Genelkurmay Başkanına ulaşmaya muvaffak olamamaları.
TSK’daki hareketlenmeyi ancak 16:00 civarında fark eden MİT’in durumu Cumhurbaşkanı ve Başbakana bildirmemesi.
Emniyet ve Jandarmaya bağlı istihbarat birimlerinin de MİT’ten farksız olması.
Olay esnasında Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının durumundaki muğlaklık. Kalkışmanın başı olarak gösterilen Hava Kuvvetleri eski Komutanıyla ilgili olarak yapılan çelişkili açıklamalar.
Org. Akın Öztürk’ten darbecileri ikna etmesini istediği bizzat Genelkurmay açıklamasıyla bildirilen Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin Ünal’ın önce “Öztürk de, Genelkurmay da yalan söylüyor” deyip daha sonra “Özel konuşmalarımız çarpıtılarak sunuldu” diyerek, kendisine atfedilen beyanları yalanlaması.
Balyoz sanıklarından emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok’un, “Genelkurmay Başkanı da, kuvvet komutanları da, darbeyi önlediği iddia edilen 1. Ordu Komutanı da doğru söylemiyor” deyip YAŞ’ta hepsinin görevden alınmalarını istemesi.
Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı villaya, ayrıldıktan 15 dakika sonra yapılan saldırıyla ilgili sorular ve Cumhurbaşkanının İstanbul’a gitmek üzere bindiği helikopterin pilotlarına “Kimden yanasınız?” diye sorması. Ya onlar da darbeci olsalardı?!
Sivil kayıpların ne kadarının darbecilerin kurşun ve bombalarıyla can verdiğinin, ne kadarının da faili meçhul saldırılara kurban gittiğinin hâlâ belli olmaması.
Meclis bunları da araştırmalı.
Ve olayın en kritik aşamalarında ulaşılamayan ve kendisi de ilgili adreslere ulaşamayan İçişleri Bakanının “Bu sistem devam ettiği müddetçe benzeri kalkışmalar yine olabilir” uyarısı asla geçiştirilmemeli.
100 yaşında vefat eden Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Halil İnalcık’la 1995’te bir Orta Asya gezisine birlikte katılmıştık. Allah rahmet eylesin.
İnalcık’ın tarihî bir ikazını yorumladığımız yazımız: http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/artik-gercegi-gorelim_209953 (Yazı Teröre Said Nursî Çözümü kitabımızda da var, s. 59 vd)
Üstad 31 Mart’ta hep yatıştırıcı oldu, gazeteleri de “Edipler edepli olmalı” diye uyardı - http://www.yeniasya.com.tr/video/ustad-in-31-mart-kalkismasindaki-tavri_404826