12 Martçıların önünü açtığı koalisyonlarla gelen istikrarsızlık, bir başka ihtilâlin gerekçesi yapıldı.
12 Eylülcüler, ülkeyi koalisyonlara mahkûm eden siyasî yapıyı yerden yere vururken, eskiyi silip yeni bir siyaset inşasına soyundular. Bu işi de, “Siyaset emir-komutayla tanzim edilmez” diyerek, ihtilâlcilerden “Bu işi bana bırakın, siyaset tarlasını ben düm düz ederim” taahhüdüyle icazet talebinde bulunan Turgut Özal üstlendi.
Bir taraftan “dört eğilimi birleştirme” sloganıyla siyasetin dört ana damarını tek partide toplamak gibi sosyal gerçeklere tamamen zıt bir işe girişen Özal, diğer taraftan ANAP’ı AP tabanına oturtmayı hedefleyen bir strateji uyguladı. Ve ihtilâlcilerin diğer partiler gibi AP idarecilerine de koyduğu siyaset yasağı, bunu kolaylaştırdı.
Ama bu hesap, bilhassa siyasî yasakların referandumda kıl payıyla da olsa kalkması sonucunda bozuldu. Yasaklı liderler tekrar partilerinin başına dönerken, dört eğilim de aslî adreslerine avdet etmeye başladı.
Ve 1991 seçimi ANAP’ın sekiz yıllık iktidarını sona erdirip DYP’yi birinci yaptı.
Ama bu çıkışın arkası getirilemedi. Gerek yılların mücadelesinin getirdiği yorgunluk, gerekse DYP’deki lider ve kadro değişikliğiyle yaşanan geçiş sürecinin sıkıntıları, 1991 seçiminde yakalanan ivmenin devamını engelledi. 28 Şubat fırtınasında takip edilen politikalar ise, partinin bugünkü noktaya gelişini netice veren süreçte çok kritik bir kırılma noktası oluşturdu.
2002 seçiminde DYP’nin baraja takılmasıyla başlayan gerileme trendi, sonraki seçimlerde inişin daha da hızlanması ve gerek kadroların, gerekse tabanın iyice dağılması ise, bugünkü tabloyu getirdi.
AKP’nin o cenahta en küçük bir kıpırdanmaya dahi fırsat tanımayan sıkı ve yoğun markaj ve baskısı da durumu katmerledi.
Ama 13 yılda yaşanan tecrübeler, Türkiye’nin, 50’lerin DP’si ve 1965-71 dönemi AP’sinde olduğu gibi, demokrat misyon eksenli bir büyük toparlanmaya duyulan ihtiyacın artarak devam ettiğini gösteriyor.
Bu ihtiyaca cevap verecek bir diriliş hamlesini başarabilmek için ise sağlam bir fikrî altyapıya sahip, toplumun talep ve beklentilerini çok iyi okuyup gereğine uygun politikalar geliştirecek ve halkın güvenini yeniden kazanacak kadrolar lâzım. Siyasetteki dengelerin oturması buna bağlı.
tweet 1- Hukuk devleti varsa başı örtülü veya açık hiçbir kadın keyfî şekilde itilip kakılamaz, kelepçelenemez, yerde sürüklenemez. Yoksa hepsi olur!
tweet 2- Başörtülülerin mağduriyeti üzerinde yükselen AKP iktidarında gelinen son nokta, başörtülülerin kelepçelenip derdest edilmesi mi olacaktı?!
tweet 3- 1 Kasım’dan 10 gün sonra bir günde 5 şehit. Ve kelepçelenip derdest edilerek terörist muamelesine tâbi tutulan başörtülüler. Türkiye nereye?