Vaktiyle, memleketin birinde, Arnavut bir tüccar geceleyin şehre iner. Çarşıda dolaşan Arnavut, rekabet halinde olduğu bir esnafın, minareleri kandillerle süslenmiş bir câmiden içeri girdiğini görür.
Ömründe iki rekat dahi namaz kılmamış olan tüccar merak edip sorar: “Bu kalabalığın gece vakti camide ne işi var?”
Cemaatten “teravih namazı kılınıyor” cevabını alan Arnavut, heves eder ve yanındaki oğluna, “sen şuracıkta bekle, ben iki rekat namaz kılıp geleyim” der ve câmiye girer.
Hatimle kıldırılan teravih namazı başlar. Bir, üç, beş rekat derken namaz bir türlü bitmek bilmez. Hasmı namaz kılmaya devam ederken camiden ayrılmayı da gururuna yediremeyen Arnavut, rekat arasında kapıda bekleyen oğluna şöyle seslenir:
“Mori, evladım. Sen merkebi al köye var. Annene de söyle merak etmesin. Bu iş inada bindi. Ben sonuna kadar dayanacağım…”
Bugünkü köşe yazımız teravihte yorulunca, vitr namazı tekbirinde şaşırıp rükuya eğilenler hakkında.
Yargıtay Başkanı 25 Marttan bu yana seçilemedi.
Bir adayın başkan seçilebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu kadar yani 175 oy alması gerek. İlk üç turda oylamada sonuç alınamazsa, seçim, üçüncü turda en çok oyu olan iki aday arasında yapılıyor.
Dördüncü ve beşinci turda da bu iki aday arasında salt çoğunluk (175 oy) sağlanamaz ise süreç başa dönüyor ve seçim yeniden adaylık başvurusu yapanlar arasında yeniden başlıyor.
DW’den Alican Uludağ’ın haberine göre Yargıtay Başkanının şimdiye dek seçilememesinin başlıca nedenleri şunlar:
Eski Başkan Mehmet Akarca’nın, İYİ Parti’ye ve sosyal demokratlara yakın durması sebebiyle iktidar, Akarca’nın bir dört yıl daha görev yapmasını istemiyor.
Can Atalay kararıyla gündeme gelen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk ise MHP’ye yakın isimlerin desteğini alsa da aldığı destek başkan olmaya yetmiyor.
Üçüncü aday Ömer Kerkez’i ise daha çok Milli Görüşçüler ile Adalet Bakanlığına küskün olan üyeler destekliyor.
Uludağ’a göre, Erdoğan’ın şimdiye dek hiçbir adayı işaret etmemesi de seçimi kitleyen nedenlerden birisi.
Yargıtay seçimleri şöyle bir kısır döngüye girdi: Üç adaydan birisi, üçüncü turda eleniyor. Elenen adaya oy veren Yargıtay üyeleri, dördüncü ve beşinci turda, ilk ikiye giren iki adaya da oy kullanmayı reddettiğinden bu iki adaydan hiçbiri yine salt çoğunluğu sağlayamıyor.
Dördüncü ve beşinci turda başkan seçilemeyince, elenen aday yeniden seçime katılıyor ve bir üç tur daha rakipleriyle yarışıyor. Böylece bu iş sürüp gidiyor.
Adaleti tesis etmekle vazifeli bağımsız(!) yüksek hakimlerin, iradelerini siyasilerin ceplerine koyarak “sipariş oy” kullandığı Yargıtay seçimlerini gördükçe, demokraside ne kadar geri kaldığımıza bir kez daha şahit oluyoruz.
Yani, hikayemizdeki işi inada bindiren Arnavut’un namazı ne kadar ihlaslıysa, Yargıtay Başkanlığı seçimleri de işte o kadar demokratik.
Erdoğan’ın AYM-Yargıtay kavgasında olduğu gibi kilitlenen seçimleri de -aslında bu konu için gerekmemesine rağmen- bir Anayasa değişikliği için bahane yapacağı şüphesiz.
Biz asıl, bu uzun teravih namazından yorulup vitr namazında tekbiri şaşıranlar olursa namazları sakatlanır mı, onu merak ediyoruz