Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarıdır. Alman Ordusu Avusturya Ordusuna bir telgraf çekerek, “bizim cephede durum ciddi, ancak fecî değil” mesajını gönderir.
Avusturyalılar bu telgrafa şöyle karşılık verirler: “Bizim cephedeyse durum fecî, ama ciddi değil…”
Tehlikenin farkında olmama hâli ve pervasızlığa vurgu yapan bu hikaye, Filozof Slavoj Zizek’e ait.
Medeni ülkelerde bir insan ömrüne sığamayacak hadiseler, ülkemizde neredeyse haftada bir vuku bulmaya başladı. Siyasetin ve sosyal hayatın bu keşmekeşliği, “bir yaşıma daha girdim” diyeceğimiz türden hadiseleri adeta normalleştirdi. İnsanlar; şaşırmaz, sorgulamaz, ciddiye almaz oldular.
Fecî ama ciddiye alınmayan hadiseler köşemizde bu hafta kaymakamlık sınavı var.
Karar’dan Merve Şişman’ın haberine göre, 2022 yılı Kaymakamlık sınavında yazılı sınavı kıl payı geçen adaylar, çok çalışmışlar(!) ve mülakatta en yüksek puanları alarak göreve atanmışlar.
Merve Şişman’ın haberinden bazı örnekler:
Yazılı sınav baraj puanının 71,3 olduğu 2022 Kaymakamlık Sınavında, yazılı sınavdan 71,57 alan Ali S. mülakattan 91 puan alarak atanmış. Babası Ak Parti’den Belediye Başkanıymış.
Yazılı sınavdan 72,20 puan alan Batuhan K. mülakattan 91,66 puan almış. Kaymakam olmadan önce Ülkü Ocakları Genel Merkezinde görev yapıyormuş.
Yazılı sınav puanı 72,23 olan Sevde M. mülakattan 80,66 puan almış. Babası İçişleri Bakanlığında Mülkiye Baş Müfettişiymiş…
Liste bir hayli kabarık. Bu kadarıyla iktifa edelim.
Normal bir ülkede bu türden bir iddia ortaya atıldığında yer yerinden oynaması beklenir. Soruşturmalar açılır. İstifa haberleri arka arkaya gelir. Gereği yapılmaz ise de halk sandıkta cezayı keser.
Ancak, -eskiden de birazcık var olan fakat- AKP iktidarı ile birlikte artık sıradanlaşan “torpil ve kadrolaşma” meselesine ve bu tür haberlere ülkemizde kimsenin ses çıkardığı ya da şaşırdığı yok.
Çünkü nepotizm ve kadrolaşma artık hayatımızın bir parçası. İnsanlar bu düzene itiraz etmek yerine bu düzenin bir parçası haline gelmeyi başarmak istiyor.
Ayağında nalini ile gezmeyi başarabilenlere de devletin tüm kapıları ve imkanları ardına kadar açılıyor.
Kaymakam, hakim-savcı, öğretmen, memur, temizlik görevlisi... Türkiye’de kamu personeli olabilmek, engelli maraton koşmaktan farksız.
Okulu bitir, diploma al, yazılı sınavı geç, güvenlik soruşturması, sözlü sınav ve mülakat… Hal böyle olunca memur adayı olan her bir çekirge, bir zıplıyor, iki zıplıyor, üçüncüsünde ona “şimdi git seneye şansını bir daha dene” deniyor.
Ancak ayağında “nalini” ile yarışa giren çekirgeler her zaman bir adım öndeler. Çünkü kamuya personel seçenler, aday çekirgenin ayağındaki nalini görünce, onu Kaymakam’ın gelini sanıyorlar ve ona “buyur sen geç” deniliyor.
Ayağında nalini olan çekirge sayısı öyle az uz da değil. Böyle giderse bu buğday bu istilaya dayanamayacak.
Yani anlayacağınız durum oldukça fecî ama kimsenin ciddiye aldığı yok.
Tefeci, künefeci, büfeci, latifeci, ulufeci hatta felsefeci dahi var hayatımızda.
Bir tek “fecî”ye yer yok aramızda.