"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bakanlık Yargıtay’ı da dinlemiyor

07 Mayıs 2014, Çarşamba
1994’TE RİSALE-İ NUR’UN NEŞRİ İÇİN HAK SAHİPLİĞİ İDDİASIYLA AÇILAN DAVAYI REDDEDEN MAHKEME KARARI, YARGITAY’CA ONANMIŞTI.
Resmî vasiyetname olarak görülmedi
Bediüzzaman’ın bazı talebelerince açılan davada İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi, “davacıların, Said Nursî’nin mirasçıları olmadıklarını, dayandıkları ve yazarın ölümünden sonra 22.10.1963 tarihinde noterlikçe onaylanmış belgenin resmî vasiyetname olarak kabul edilemeyeceğini, ‘el yazısıyla vasiyetname’ olup olmadığının ise hukuken tesbiti gerektiğini” belirtti.
 
Mehil verildi, ama karar ibraz edilemedi
Bu tesbitin yetkili Sulh Hukuk Mahkemesince verilecek karara bağlı olduğu ifade edilen kararda, davacılar vekiline mehil verilmesine rağmen böyle bir karar ibraz edilmediği, böylece davacıların Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda düzenlenen davaları açma hakları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği bildirildi. Karar Yargıtay’ca onararak kesinleşti.
 
Yargıtay da reddetti
Davacılar bu red kararını Yargıtay’a taşıyarak temyiz etmişler, ancak dâvâyı inceleyen Yargıtay 1995 yılında verdiği kararda İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi’nin verdiği ‘red’ kararının gerekçelerini kabul ederek ilgili mahkemenin verdiği red kararını onamıştı. Kararın ilgili bölümü özetle şöyle: “Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki yazılı kanıtlara göre, dâvâcıların, ... Said-i Nursî adıyla tanınan Sait Okur’un mirasçıları olmadıkları, dâvâcıların dayandıkları ve yazarın 23.3.1960 tarihinde ölümünden sonra 22.10.1963 tarihinde noterlikçe onaylanmış belgenin M. K.’nın 479-484. maddeleri uyarınca düzenlenmiş resmî vasiyetname olarak kabul edilemeyeceği, aynı belgenin M. K.’nın 485. maddesi anlamında el yazısıyla vasiyetname olup olmadığının hukuken tesbiti ise, bu hususta yetkili Sulh Hukuk Mahkemesince verilecek vasiyetnamenin tenfizi kararına bağlı olduğu, bu konuda dâvâcılar vekilince mehil (işin bitirilmesi için tanınan ek süre) verilmesine rağmen böyle bir karar ibraz edilmediği, ... böylece dâvâcıların (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (F.S.E.K.nun) 66, maddesinde düzenlenen dâvâları açma hakları bulunmadığı gerekçesiyle dâvânın reddine karar verilmiştir. Kararı, dâvâcılar temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dâvâlı vekili gelmediğinden duruşma vekillik ücreti tayinine yer olmadığına,... 11.7.1995 tarihinde karar verildi.”
 
 
 
Bakanlık Yargıtay’ı da dinlemiyor
Yaklaşık 2 aylık bir süredir Kültür ve Turizm Bakanlığı, Risale-i Nur Küliiyatını neşreden yayınevlerine, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin kanunî mirasçılarından olmadığı iddiasıyla, bandrol vermiyor. Yayıncı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) İstanbul İl Müdürlüğünce yapılan açıklamada, bandrol verilmeme sebebi, “eser üzerinden açılan Hak Tesbit Dâvâsı” olarak gösterilmişti. Manevî varisler tarafından açıldığı tahmin edilen dâvâ sonuçlanana kadar Bakanlık Risale-i Nur eserleri için bandrol vermeyecek. Risale-i Nur’un basımı ve neşriyle ilgili olarak 1994 yılında da benzer tartışmalar olmuş, Bediüzzaman Hazretlerinin varislerim dediği talebelerden bazıları “yasal varis” oldukları iddiasıyla dâvâ açmış ve mahkeme dâvâyı reddetmişti.
 
Ticaret Mahkemesi: Mirasçı değiller
1994 yılında açılan dâvâda Üstad Bediüzzaman’ın Emirdağ Lâhikası’nda neşrettiği vasiyetnameye dayanarak kendilerinin “yasal varis” olduğunu iddia eden bazı talebeler, kendileri dışında Risale- Nurları neşredenlerin bu fiili izinsiz yaptıklarını öne sürmüştü. Dâvâda, dâvâlıların Risale-i Nurları izinsiz olarak bastıkları ve eserde tahrifatlar yaptıkları öne sürülmüş, dâvâlıların işledikleri bu fillerinin telif haklarını ihlâl edici nitelikte olduğu iddia edilmişti. Dâvâcılar mahkemeden bu durumun tesbit edilmesini ve dâvâlıların maddî manevî tazminat ödemesini talep etmişti. İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince görülen dâvâda; mahkeme, Bediüzzaman Said Nursî’nin T. C. kanunlarına göre, kanunî mirasçısı olup-olmadıklarının tesbiti için dâvâcılara süre vermiş, fakat dâvâcılar bu durumu tesbit ettirip mahkemeye ibraz edememişlerdi. Mahkeme bu durum karşısında dâvânın reddine karar vermişti. İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi dâvânın reddini şu şekilde açıklamıştı: “...iddia, savunma ve dosyadaki yazılı kanıtlara göre, dâvâcıların, dâvâ konusu eserler dizisinin yazarı olan Said-i Nursî adıyla tanınan Sait Okur’un mirasçıları olmadıkları, dâvâcıların dayandıkları ve yazarın 23.3.1960 tarihinde ölümünden sonra 22.10.1963 tarihinde noterlikçe onaylanmış belgenin Medeni Kanun’un (M.K.) 479-484. maddeleri uyarınca düzenlenmiş resmî vasiyetname olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle dâvânın reddine karar verilmiştir.”
 
 
GÖKHAN YILMAZ/İSTANBUL
Okunma Sayısı: 2357
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ugur

    7.5.2014 20:37:00

    bandrol vermese ne olacak yeniasyadaki kardeşler abiler eliyle yazar.hem bu hukümet de gider ama dostların vefasızlığına ne demeli ya suskunluğuna..

  • mnuri

    7.5.2014 14:30:00

    Suat Ünlükul ağabey,n yayın hakkını Ahmet Aytimur ağabeye KANUNEN verdiğini bilmeyen yok ama... Haydi hayırlısı.

  • Metin Arslan

    7.5.2014 12:14:00

    Sözün bittiği noktadayız. Bu işe taraf olan, göz yuman veya gerekli tepkiyi vermeyen manen mesüldür diye düşünoyorum. Yeni Asya’yı bitirme (kendi ifadeleriyle) girişimi gibi, sadeleştirme bahanesi ile tüm müminlerin malı olan Risaleler inhisar altına alınmak isteniyor. Siyasi bir proje. Yazık.

  • ali yeşilkaya

    7.5.2014 10:23:00

    mesele tamamen yeni asya üzerinde çevrilen bir tezgahtır.
    35 senedir her söyledikleri,tarih nazarında yalanlanan abilerimiz,
    içten içe bir garaz ve adavetle yeni asyaya karşı bir plan güdüyorlar.
    sadeleştirme falan bahane.sadeleştiren hocayı düne kadar ’o nurcudur’ diye savunurlardı. cemaatlerinde yaptıkları propaganda ile cemiyete verdikleri mesaj tamamen farklı. tek amaçları yeni asyayı bu davanın dışına itebilmek. 35 senedir içlerinde bağlamış bir kin ve adavetle hareket ettikleri çok açıktır. kendi hatalarını ikrar yerine, risale-i nurun hakikatlerine kendilerinden daha sadakatle hizmet ettiği zaman içerisinde anlaşılmış olan yeni asyaya karşı bir çekememezlik sözkonusu.
    bu siyasi islamcı-nurcu abilerimiz dersanelerinde cemaatimizi,
    nurun tahrifatçısı olarak tanıtıyorlar.
    asıl mesele ise enaniyettir. geçmişleri hatalarla dolu olan bu abilerimiz yeni asyaya karşı çekememezlik illetine tutulmuşlar.
    ama hep olduğu gibi,risale-i nura dayanan yeni asyam yine mağlup olmayacak evelallah.

  • HÜSEYİN İLHAN

    7.5.2014 08:47:00

    Risale nurların basımına şu yada bu gerekçelerle mani olanların aslında mani olmaları gereken yanlışların yanında hizmete müteallik ve sırf bizde yada bizim basımevinden basılmadı diye mani olmaları ve bunuda hukuku katlederek yapmaları karşısında HASBÜNALLAHİ VENİĞMELVEKİİİL diyorum.
    Çünkü rabbimiz en güzel ve iyi vekildir.

  • selman

    7.5.2014 08:44:00

    Bu devrin mahkemeleriyle, asıl mirasçısı olup çıkmasınlar da!.. Ne bileyim işte, öyle aklıma geliverdi!..

  • Sezai Mumcu

    7.5.2014 04:52:00

    Sait Okur kim? Bu ismi ilk defa burada Bediüzzaman Said Nursî hazretlerine atfen kullanildigini okuyorum, bu uyduruk ismi Üstad hazretleri kabul edip kullanmadigina göre kim bu ismi ona tayin etmis. Ayrica Osmanlica yazmak yasak oldugu dönemde 600 bin nüsha el yazmasi Külliyat falanci filanci izin vermiyor lafina bakilarak yazilmasaydi bugün Risaleler belki meydanda olmayacak Islam alemi büyük bir hazineden, iman kurtaricisindan mahrum olacakti.

    Isteyen kendi Risale-i Nur Külliyatini kendi el yazisiyla yazsin bandrol mandrol onu satanlarda kalsin! Haksizligi hak sananlara karsi hak dava etmek gülünc bir olay. Kültür Bakanligina bir dut yapragi bile vermeye degmez!

  • TATAR RAMAZAN

    7.5.2014 00:52:00

    Hani dün seçim meydanlarında CHP Said Nursi’ye zulmetti diye oy dilenciliği yapıyorlardı ya. Aynı CHP nin kültür bakanı Fikri Sağlar döneminde külliyatın tümü resmi kütüphanelere girişi sağlandı. Hem de hiç bir bölümüne ön şart koşmadan. Oy beklentisi gütmeden.
    Ya AKPnin yaptığına ne demeli.
    Mısır’da 37 kişi idam edilecek diye dışişler bakanı dünya turuna çıktı. Doğru yaptı, sonuna kadar arkasındayız ama ya kendi ülkendeki milyonların ebedi hayatını kurtacacak yegane reçeteleri ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını engellemek de ne oluyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu.
    Ülkedeki don, dolu ve kuraklık gibi gelen musibetler hangi ilahi ikaz için, hangi sevimsiz amelimiz için acaba. ...
    Kardeşim bu topraklar Said Nursi’nin topraklarıdır. Nurlardan başka mahsul yetişmez bu topraklarda. Boşuna emek harcamayın.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı