A’dan Z’ye kadar terörün ve teröristin her çeşidine binler nefret olsun.
Terörün en kötüsü de, İslam adına yapıldığı iddia edilen şeklidir. Düşünün ki Kur’ân-ı Kerim’de, (mealen, kısaca) “Kim, (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur” denilsin (Maide Suresi, 32. ayet) ve fakat birileri İslâm adına masumları katletsin!
İslâm adına işlenen bu cinayetleri bütün İslâm dünyası ve Müslümanlar reddeder, reddetmeli ve zaten reddediyor. Elbette reddetmek sadece sözle değil, fiillerle de olmalı. Daha doğrusu, İslâm herkese doğru ve dürüst şekilde öğretilmeli ki hiç kimse bu akıl dışı iddialarla kimseyi yanıltamasın, kandıramasın.
Terörün Avrupa’yı vurması sonrasında mülteciler suçlu ilân edilmeye başlamış. Bazılarına göre; bilhassa fakir İslam ülkelerinden insanlar Avrupa’ya mülteci olarak gitmese batıda terör olmayacak. Bu yanlış kanaate itiraz Avrupalı bir gazeteciden gelmiş. Deutsche Welle’de (Türkçe) yayınlanan Verica Spasovska imzalı bir değerlendirmede, “Terör tehlikesini mülteci akını mı arttırdı? Mülteci kabul etmemesi, Avrupa’yı daha güvenli bir yer mi yapar?” sorusuna cevap aranmış.
Verica Spasovska’nın değerlendirmesinin bir bölümü şöyle:
“Brüksel’deki terör saldırılarının ardından beklenen refleks geldi ve Avrupalı politikacılar Avrupa yönündeki mülteci akınıyla terör tehlikesi arasında bağlantı kurdular. Polonya Başbakanı Szyldo, ‘Hele bundan sonra ülkeye mülteci sokmayacaklarını...’ açıklarken, Macaristan dışişleri Bakanı Sziijarto, ‘Kontrolsüz göçün terör tehlikesini arttırdığından...’ söz ediyordu. Avrupa’nın batısındaki sağcı politikacılar da göç-terör bağlantısını kurmakta gecikmediler. Almanya’nın Alternatifi (AfD) partisinden Beatrix Storch sosyal medyada ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ mealinde mesajlar yayınladı. Brüksel’deki terör saldırılarının mülteci akınıyla ilgisi olmadığı göz ardı edildi. Halbuki teröristler Belçika doğumlu, Belçika vatandaşlarıydılar.”
Verica Spasovska, yorumunda şöyle de demiş: “Mülteciler aleyhinde oluşturulan hava teröristlerin işine yarar. Çünkü IŞİD Avrupa’nın Müslüman ve Müslüman olmayan toplumları arasında kutuplaşma oluşturup, radikalleşmeyi körüklemeyi amaçlıyor. Müslümanlar yaşadıkları toplumdan dışlandıkları ölçüde radikalleşmeleri ihtimali artıyor. IŞİD bu yoldan daha fazla intihar saldırganı kazanıp, Batılı toplumları istikrarsızlaştırmayı ve nüfuz alanını genişletmeyi umuyor.” (http://www.dw.com/tr/, erişim: 28 Mart 2016)
Mültecilerin ‘potansiyen terörist’ olarak görülmesi onların fiilen de terörist olmasına zemin hazırlamaz mı? Bir insana kırk defa ‘delisin’ deyince deli olması gibi; her mülteciye “teröristsin, terörist olabilirsin, ülkene dön, suçlusun” demek onları terörün ve terör örgütlerinin kucağına itmez mi?
Başta Avrupa ve dünya, terörü gerçekten ve samimi olarak sona erdirmek istiyorsa zulüm ve haksızlık politikalarından mutlama ve hemen vazgeçmeli. Aksi hâlde terör hadiselerinin sona ermesi kolay değil.