Fırsat buldukça Karadeniz’in güzelliklerine yerinde şahitlik ediyor ve fotoğraflarını da sanal âlemde paylaşıyoruz.
Arkdaşlarımız bunları gördükçe, “Karadeniz’in reklâmını yapma” diye sitem ediyorlar. Biz de, “Buyurun, siz de bu güzellikleri görün. Siz de gönüllü reklâmcısı olursunuz” şeklinde mukabelede bulunuyoruz. Nitekim geçen hatfa (13 Aralık-16 Aralık 2017) iki fotoğraf editörü arkadaşımız ilk defa Rize’nin vadileriyle tanıştı.
Rize, yaylaları ve vadileriyle meşhur bir ilimiz. Elbette başka illerin de kendine has güzellikleri, vadileri ve dağları vardır. Ancak Rize’nin bazı vadileri meşhur olmuştur. Meselâ, Fırtına Vadisi meşhur vadilerden biridir. Bunun yanında meşhur olmamış, ama en az Fırtına Vadisi kadar güzellikler barındıran başka vadileri de vardır. Bunlar arasında Senoz Vadisi’ni de sayabiliriz.
İstanbul’dan yola çıkan Murat ve Erhan kardeşimizle birlikte Çayeli’nde buluşarak ilk gün Fırtına Vadisi üzerindeki yaylaları gezdik. Rize’ye gidenlerin görmek istediği ilk yerlerden biri Ayder Yaylası’dır. Kasım ayı ortasında sıcak bir günde bu şirin yaylayı ziyaret edip kısa yürüyüşler yaptık. Tabiî ki Ayder ve çevresi fotoğrafçılar için çok câzip bir mekân. Her noktasında güzel fotoğraflar çekmek mümkün. Ayder, şimdi de beğeniliyor, ama eskiden çok daha câzipti. Bir arkadaşımız buranın tamamen ticarethaneye döndüğünü söyledi ki haksız değil. Yaz aylarında buralara gelip geçmek bile neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Zaten bu sebeple bazı yapıların yıkılma kararı alınmış. Maalesef her zaman olduğu gibi geç kalmış bir karar.
Ayder ziyaretinin ardından Zilkale Yolu ile Çat Yaylası’na doğru yol aldık. Çağlayan dereler, tarihi taş köprüler, yaprakları sararmış gürgen ağaçlarıyla dolu rengârenk ormanlar vadiye ayrı bir güzellik katıyor. Çat Yaylası ayrı bir güzelliğe sahip. Aslında burası muhtarı da olan bir köy. Kış aylarında herkes şehirlere göçse de yaz aylarında hareketlilik var. Köydeki tarihî taş caminin kapısı kilitli olduğu için bu defa içini görme imkânı bulamadık. Çat Köyü’nden sonra Hemşin Yaylalarına doğru tırmandık. Sıraköyler olarak bilinen Aşağıköy, Ortaköy ve Başyayla Köyü’nü ziyaret ettik. Buralar da muhtarı olan köyler, ama yayla mesabesinde. Eskiden kış aylarında da insanların yaşadığı bu yerler, artık sadece yaz aylarında kullanılıyor. Kısa kış günü hava erken karardığı için Çayeli’ne döndük.
15 Kasım 2017 Çarşamba günü ise Çayeli’nin güzel vadilerinden biri olan Senoz Vadisi köylerini ve bazı yaylalarını ziyaret ettik. Senoz Vadisi çok güzel, ama 28 Eylül 2017’de meydana gelen ve bir kişinin de ölümüne sebep olan sel ve toprak kaymalarının yaraları sarılabilmiş değil. Vadide derelerin taşarak bozduğu yollar için hummalı bir çalışma var. Tabiî ki insanlar daha fazla ilgi ve yardım bekliyor. Yeşiltepe Köyü’nden bir arkadaşımız çaylığının heyelan sonucu kopup gittiğini, ama henüz bir yardım alamadığını ifade etti ve “Çok söz söyleniyor, ama fiilen yapılmış bir şey yok, bekliyoruz.” dedi.
Vadi üzerindeki köylerden geçerek Ormancık, Başköy ve Uzundere Köylerinde kısa ziyaretler gerçekleştirdik. Şarınçor yolunu takip ederek Haçipos, Pilunçut, Pelat ve Cenlipos Yaylalarına ulaştık. Cenlipos Yaylası’na ulaştığımızda yeni yağan kara ayak basabildik. Karla kaplı dağ zirveleri müthiş câzibesiyle fotoğraf meraklılarını bekliyor.
Günün sonunda Murat kardeşimiz, “Bir fotoğraf paylaşacağım, ama nasıl bir mesaj vereceğime karar veremedim” deyince “Senoz Vadisi’nde zirveler bitmez diye yaz” tavsiyesinde bulunduk ve o da öyle yaptı. Evet, zirveler bitmez ve zirvelerde kar olur...