Türkiye ile Amerika arasında iplerin gerilmesine sebep olan vize krizinin, biriken problemlerin bir neticesi olduğu kanaati hâkim.
Hem böyle bir karar alındı hem de bu kararın iki tarafa da faydası olmadığı ve mümkün olan en kısa zamanda sona ermesi arzu ediliyor. En başta iş dünyası krizin aşılması için hemen adımlar atılmasından yana.
Tabii ki asıl önemli olan böyle krizlerin yaşanmaması. Çünkü bu krizler aşılsa bile uzun dönemde kalıcı etkileri olabilir. Dış politika konusunda uzman olanlar haklı olarak sessiz bir diplomasi yürütülerek krizin aşılmasını istiyorlar. Muhtemelen de bu yapılmaya çalışılıyor. Tartışmanın alevlenmesi Türkiye’nin menfaatine değil.
Elbette bu mesele hakkında konuşma hakkı en önce dış politika uzmanlarındadır. “Tartışma hep devam etsin. Kimse geri adım atmasın. Vize engeli sürüp gitsin” diyen bir uzmana rastlanmadığına göre ortak talep krizin sona erdirilmesi gereğidir. Bu noktada şöyle bir zorluk karşımıza çıkıyor: “Türkiye diplomatik dil kullansın, meselesini sühûletle halletsin. Tartışma daha fazla büyütülmesin” denildikçe “Ne yani, Türkiye haksız mı? Özür mü dilensin?” gibi itham edici sorular gündeme taşınıyor. Bu da konuyu etraflıca tartışmaya mâni oluyor. Oysa bu meseleler tarafgirlikle değil, akılla, bin adım sonrasını düşünerek çözülebilir.
Bazı gazetecilerin idarecileri yanlış yola sürüklemek için hamâsete sığınması dikkat çekiyor. Hamâset belki kulaklara hoş gelebilir ama prolemleri çözmez. Aksine yeni problemlere yol açabilir. Meselâ, bir değerlendirmede şu anlama gelecek sözler sarf edilmiş: “ABD’yi kuyruğundan yakaladık. PKK’yı değil ABD’yi Doğu ve Güneydoğu’daki hendeklere gömdük... ABD’yi bozguna uğrattık. Suriye’de de ABD’nin oyununu bozduk.”
Eğer siyasetçiler de bu düşünce ile hareket ederse ülkeler arasındaki krizler sona erebilir mi? Bu abartılı değerlendirmenin doğru olmadığını hatırlatmak Türkiye’nin menfaatlerine halel mi getirir?
Selim bir akılla hareket etmek, Türkiye ve dünya gerçeklerine uygun adımlar atmak milletimizin menfaatinedir. “Bir Türk dünyaya bedeldir” anlayışı ile hamâsete dayalı politika yürütmek fayda vermez. Vermiş olsaydı bugün bu meseleleri tartışır mıydık?
Eski Dışişleri Bakanlarından Yaşar Yakış, haklı olarak Türkiye ile ABD arasındaki vize kriziyle ilgili olarak, “Bu işin sessiz diplomasi ile yürütülmesi durumunda daha kolay çözülebileceğini düşünüyorum” demiş. Vize krizi için “İki müttefik ülkeye yakışmayan, üzüntü verici bir karar” değerlendirmesi yapan Yakış, bu kararın en çok düz ABD ve Türkiye vatandaşlarını etkileyeceğini, en büyük zararı da Türk tarafına vereceğini hatırlatmış. Yakış şunu da ilâve etmiş: “Siyasilerin bu işi yürütmesi durumu daha da zorlaştırabilir. Bu iş profesyonellere bırakılmalı.” (gazeteduvar.com.tr, 11 Ekim 2017)
Akılla hareket edenler, savaşların çıktığı ilk günden itibaren barışı temin etmeye çalışanlar arasında bulunur. Kriz devam etsin diye değil, mümkün olan en kısa zamanda sona ersin diye düşünenler öne geçmeli ve bu kriz sessiz diplomasi ile çözülmeli. Zararlı yoldan en erken şekilde dönmek kârdır vesselâm.