İsrail’in tamamen hükmetmek istediği Kudüs, sadece Müslümanlar için değil, Hıristiyanlar için de ‘mukaddes belde’dir. 

İsrail, uzun yıllardan beri imkân ve fırsat buldukça Mescid-i Aksa’ya saldırıyor. Bunu o kadar sık tekrarlıyor ki, yeni bir “İsrail Mescid-i Aksa’ya saldırdı” haberi duyulduğunda artık insanlar tepki vermez halde. Bunun bir sebebi de, bunca saldırı ve bunca zulme rağmen, İsrail’in hak ettiği cevabı almamış olmasıdır. 

İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak bütün Müslümanların ve İslâm âleminin ilk ve önemli bir vazifesidir. Ne yazık ki İslâm âlemi binlerce iç problemle karşı karşıya bırakılmış ve neticede Aksa’ya sahip çıkamaz duruma gelmiştir. Bazı liderler, konuşmalarıyla İsrail’e ‘ders’ vermiş olsa da, bu ‘ders’ler icraata, fiiliyata ve ‘iş’e dönmemiştir. İslâm âleminin temsilcisi ve sözcüsü mahiyetinde olan kuruluşların da sesi soluğu duyulmuyor. Bu hususta ne kadar söz söylense yeridir, ama icraatla desteklenmeyen söz fayda vermiyor. O halde ne yapmalı?

Eğer İslâm dünyası gayret eder ve sadece ‘kitap ehli’ olanları değil, bir bütün olarak ‘insanlığı’ harekete geçirebilirse, geçirebilirsek netice almak mümkün olur. Zulüm zulümdür ve kimden gelse ona itiraz etmek lâzım. Dünyada milyonlarca, hatta milyarlarca kişi böyle düşünür. Kıyıya vuran bir Aylan Bebeğin, başta Avrupa olmak üzere dünyadaki milyonların vicdanını harekete geçirmesi başka nasıl izah edilebilir? Bu misalden yola çıkarak, Mescid-i Aksa başta olmak üzere Kudüs ve Filistin’de yaşanan insanlık dışı müdahaleleri insanlığın gündemine taşımayı becerebilirsek, bu zulüm Allah’ın izni ve yardımıyla sona erer. İdareciler, sivil toplum kuruluşları ve fert olarak hepimiz bunun gayretini göstermek durumundayız.

Filistin’de, Kudüs’te ve Mescid-i Aksa’da yaşananlar hak ettiği ölçüde insanlığın gündemine taşınabilmiş değil. Fıtraten haksızlığa ve adaletsizliğe itiraz edenler, Kudüs’te yaşananları tam olarak duysa ve bilse itiraz etmemesi mümkün değil. Nasıl ki, ülkemizi darbelerden darbelere taşıyan anlayışa karşı koymak için ‘hür dünya’dan yardım istiyor ve görüyoruz, Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın hürriyetine kavuşması için de hür dünyadan, insanlıktan yardım ve destek istemeliyiz. Bu zulme insaniyet ortak noktasında itiraz eden ve edecek milyonlara, milyarlara ulaşmak gerekir.

İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT), Birleşmiş Milletler’i (BM) de yanına alarak böyle bir gayret içerisine girerse netice alması çok kolay olur. Aksi halde tek ve bir araya gelemeyen tepkiler; kurak havada toprağa düşen damlalar misali ‘İsrail propaganda çölü’nde buhar olmaya mahkûm olur.

İsrail’in Mescid-i Aksa’da neler yaptığını tekrarlamak da artık fayda vermiyor. Kısaca ve özetle İsrail, Mescid-i Aksa’nın duvarına yanaşmayı bir yana bırakın, o duvarı aşmış ve caminin ‘çatı’sına çıkmış durumdadır. İsrail’i durdurmak için çok kararlı adımlar atılmalı ve insanlığın ortak değerlerine hitap edilmeli. İslâm dünyasının temsilcileri bu yönde gayret sarfederlerse isabetli adımlar atmış olurlar.

Zulm ile abad olmak mümkün olmadığına göre, İsrail’in de uzun dönemde kazanması mümkün değildir ve kaybedecektir. Elbette İslâm dünyasının uyanması mutlak akibetin tecellisine zemin hazırlamış olur.

Zulmü, duvarları aşıp ‘çatı’lara çıkan İsrail’in o ‘çatı’dan düştüğü günleri de görürüz inşallah.