Bazı ülkelerde devam eden iç savaşlar sebebiyle dünya maddî mânâda bir ateş çemberinde.
Bununla birlikte mânevî yangınların alevleri de göklere yükseliyor. Gönüller yıkılıyor, tedavisi bıçak/silâh yaralarından çok daha uzun süren dil yaraları da açılıyor.
Beykoz Hidiv Kasrı’nda İstanbul Müftülüğü tarafından dînî azınlık ve cemaat liderlerinin katıldığı iftar programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, yüreklerdeki yangına dikkat çekip bu yangını birlikte söndürme çağrısı yapmış.
İslâm coğrafyası ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşanan acılardan bahseden Görmez, şöyle konuşmuş: “Bugün topyekûn dünyanın, coğrafyamızın yaşadığı acılar ibret vericidir. Coğrafyamızın yaşadığı (sıkıntıları) sadece mezhep çatışması olarak değerlendirmek yanlış olur. Açıkça ifade etmek gerekirse, coğrafyamızda yaşanan kriz bir medeniyet krizidir. Bu medeniyet krizi İslâm ümmetinin ocaklarına, ocaklarımıza ateşler düşürmüştür. Bu ateş bütün dünyayı ilgilendiriyor. Bu ateşi biz Müslümanlar yakmadık sadece. Bütün dünya yaktı ve bütün dünya söndürecek. Bu ateşi söndürmekle bütün insanlık sorumludur. Hep birlikte söndürmeliyiz. Asıl büyük ateş sadece şehirlerden yükselmiyor, asıl büyük ateş yüreklerdedir. Asıl yüreklerdeki ateşi söndürmek gerekiyor. Her din adamı, bilim adamı, fikir adamının yüreklere düşen bu ateşi söndürmek için seferber olması gerekiyor.”
Yaşanan savaşların, krizlerin adını doğru koymak gerektiğini de ifade eden Görmez, şöyle devam etmiş: “Hep birlikte bu yangını söndürelim bütün insanlığın en büyük vazifesi bu olmalıdır. Artık günümüzde ülkelerin büyüklüğü, medeniyetlerin büyüklüğü, sadece ekonomi ile, ürettikleriyle, tükettikleriyle değil, özellikle hakka, adaletle ve merhametle verdiği değerle ölçülmelidir. Bugün yaşadığımız acıları hep birlikte ibretle izliyoruz.”
Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ ise dünyada yaşanan sıkıntılara çözüm bulmak için herkese vazife düştüğünü söyleyip şöyle demiş: “Bugünkü şartlar altında dünyamızın yaşamakta olduğu sıkıntılara bir çözüm bulmamız lâzım. Din önderleri olarak bir araya gelip duâ etmemiz lâzım. (...) Birimizin sorunu hepimizin sorunudur. Artık sen veya ben kalmadı. Myanmar’daki kişinin sorunu benim sorunumdur. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan zorluklar benim de zorluğumdur.” (AA, 23 Haziran 2016)
Savaş ve kötülük ateşinin bütün dünya tarafından yakıldığı ve yine birlikte söndürülmesi icâb ettiği göz ardı edilemez. Belki de en önemli tesbit, “Artık günümüzde ülkelerin büyüklüğü, medeniyetlerin büyüklüğü, sadece ekonomi ile ürettikleriyle, tükettikleriyle değil, özellikle hakka, adaletle ve merhametle verdiği değerle ölçülmelidir” şeklinde yapılmış.
Büyüklük ekonomilerle değil de hak, hukuk, adalet ve merhametle ölçülmeye başlandığına göre Türkiye’yi idare edenler de bu ölçüyü dikkate almalı değil mi?