2017’nin ilk saatlerinde İstanbul’da meydana gelen korkunç ve çirkin terör saldırısıyla yıllar bitse de terör belâsının bitmediğini gördük.
Yetkililerin açıklamalarına göre Ortaköy’deki Reina eğlence merkezine saldıran bir terörist rastgele etrafa ateş açıyor ve 39 kişinin ölmesine, 60 kişinin de yaralanmasına sebep oluyor.
Bu ve benzeri terör saldırıları her türlü kınamayı hak ediyor ve kınıyoruz. Ancak Türkiye’yi idare edenlerin kınamanın ötesinde yapması gereken işler olsa gerek.
2016’nın son günü yazdığımız ve 2017’nin ilk günü yayınlanan yazımızda “Keşke yılların bitmesiyle birlikte dertlerimiz de bitmiş olsaydı” temennisinde bulunmuştuk. (Yeni Asya, 1 Ocak 2017) Ne yazık ki dertler devam ediyor. Yani yıl yeni, ama terör eski maalesef. Biz diye de duâya sarılalım: “Allah’ım! Milletimizi, memleketimizi, insanlığı her türlü terör ve musîbetten koru. Amin.”
Terör belâsı ve musîbeti devam ettiğine göre çareleri tekrarlamakta fayda var: En başta terörle mücadelenin çok çetin, çok zor, zor meşakkatli, çok tecrübe isteyen ve maliyetli olduğunu bilmek lâzım. Sonrasında terör örgütlerine doğru teşhis koymak da gerekir. Ve hissiyatla değil, akılla hareket etmek şart.
Teröristlerin bir isteği de, idarecileri akılla değil de heyecan ve hislerle hareket etmeye zorlamaktır. Akıl yerine his ve heyecan hükmederse isabetli adımlar atılamaz. Hislerle hareket edip sert beyanlar vermek fayda vermiyor. Çirkin saldırılar sonrasında sosyal medyada görüş beyan eden bazı insanlar ‘asalım, keselim, yakalım, yıkalım’ diyor. Çare değil ki! Zaten öyle hareket etmek çare olsaydı terör bu noktalara gelemezdi.
Elbette terörle mücadeleyi uzmanlar, idareciler ve kısaca yetkililer yapacak. Onlara düşen, dünya bu ve benzeri terörle nasıl mücadele ediyorsa onlar gibi yapmak. Yeniden keşiflere ihtiyaç yok.
Çok daha önemli olan terör hadiselerinin meydana gelmeden önce önlenebilmesidir. Bombalar patlayıp canlar gittikten sonra teröristlerin ortadan kaldırılması kalıcı çare değil. Önceden tedbir almak icap eder.
Deniliyor ki düşman ülkeler Türkiye’nin rahatını ve huzurunu istemiyor. Doğrudur. Bazı uzmanların da dikkat çektiği üzere dünyada birden çok devlet olduğu müddetçe ‘düşman’lar da olacak. Mesele buna rağmen tedbir alabilmektir. Dünya ülkelerinin bize karşı var olan düşmanlıklarını sona erdirmesini bekleyecek halimiz yok.
Elbette düşmanlıkları dostluklara çevirmek ya da düşmanlık nispetini azaltmak kısmen mümkündür. Akıllı diplomasi ile bu yolda ilerlemek tercih edilmeli. “Dünya bize düşman” diyerek diz dövmek yerine, var olan dostları ve dostlukları çoğaltmak daha iyi olur.
Akılla hareket etmekten başka çıkar yol görünmüyor. Öfke, hem içeride hem de dışarıda problem üretme istidadı gösteriyor.
Terörle mücadele çok zordur, ama imkânsız değildir. Türkiye bu tabloyu hak etmiyor. Maddî ve manevî her türlü imkân seferber edilmeli ve terör bataklıkları kurutulmalı.
Duâyla noktalayalım:
Ey Rabbimiz! Milletimizi, memleketimizi, insanlığı fenaların şerrinden koru. Âmin.