Dünya, hükmen tersine dönmüş vaziyette. Çoğu zaman ‘iyi’ler yerine ‘kötü’ler tercih edildiği gibi, yanlışa itiraz edenler de kınanabiliyor. Bir zamanlar “dünya dönüyor” diyenlerin de kınandığı gibi.
Çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimiz ve onların eğitimi de önemli tartışmalara sebep oluyor. Türkiye’yi idare edenler ya da kısaca ‘devlet’ dediğimiz sistem, bu konuda ‘tek yetkili’ olarak kendisini ilân etmiş durumda. Eğitim sisteminin hemen her yıl değişmesi bunun bir delili değil mi?
Millete, velilere sorulmadan yapılan uygulamalardan biri de ‘karma eğitim’ meselesidir. Çocuğunuzu okula gönderirsiniz, ama sizin fikriniz sorulmadan kız erkek aynı sıraya oturturlar. İtiraz edersiniz, bu defa da hemen ‘mürteci’ damgasını yersiniz. Onlara göre insanlar, ‘doğuştan’ itibaren karma eğitim almak üzere yaratılmışlar! “Kızlar ayrı, erkekler ayrı sıralarda, sınıflarda, okullarda otursun, okusun” dediğinizde ‘ayıp’ etmiş olursunuz!
Peki niçin? Bu ‘ölçü’yü kim, kime sorarak koymuş? Bu da ‘değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez’ bir uygulama mıdır? Eğitimin kalitesini arttıran, Türkiye’ye uçuran bir sistem midir? Son zamanlarda ayrı sınıf, ayrı okul uygulamaları kısmen başlamıştır ve tebrik ve takdir edilmesi gerekir. İlk adım; veliye, yaşına göre öğrenciye bu uygulama ile ilgili tercihlerin sorulması gerektiğidir.
Medyada yer alan bir haber, bu tartışmayı yeniden gündeme taşımış oldu. Habere göre bir lisede yönetici olan öğretmen, sosyal medya hasaplarında kız ve erkek öğrencilerin birlikte ‘halk oyunu’ oynamasını eleştirmiş. Haberlere göre bu eleştiri, bazı velilerin ve siyasilerin protestosuna maruz kalmış. Yönetici de yazdığı notu ‘sanal âlem’den kaldırmış. (Hürriyet’in DHA kaynaklı haberi, 11 Nisan 2016)
Üslûbu ve ifadeleri bir yana bırakılacak olursa, bir lise öğretmeni ya da yöneticisinin, ya da başka bir ismin; bir şekilde uygulanan ‘yanlış’a itiraz etmesi, dikkat çekmesi acaba tepki mi çekmeliydi? Kız ve erkek öğrenciler arasındaki ‘denge’nin çok iyi kurulması icâb etmez mi? “Bunlar daha çocuk” demekle işin içinden çıkabilir miyiz? Hem, gerek siyasetçi ve gerekse bazı ‘öğrenci velileri’nin itiraz etmesi; sosyolojik gerçekleri değiştirebilir mi? Bu noktada hiç değilse öğrenci ve velilerin fikrinin sorulması icâb etmez mi? Bazı öğrenci ve velilerin ‘karma halk oyunu’ oynama hakkı ve isteği kabul görüyorsa, bazılarının da ‘istememe’ hakkı ve telebi olamaz mı? Bu hadisede olduğu gibi, bazı veliler ve siyasetçiler bu tesbitleri yapan öğretmen ya da yöneticiye tepki gösteriyorsa, bazı veliler de tebrik ve destek vermiş olamaz mı? ‘Tepki’ hak da, ‘tebrik’ hak değil mi? ‘Halk oyunları’nı ayrı ayrı icra etmek mümkün değil mi? ‘Karma oyun’da bunca ısrarın bir anlamı var mı?
Muhtemelen ‘karma oyun’a itiraz eden öğretmen ve yöneticiye itiraz edildiği gibi; ‘karma eğitim ve karma halk oyunu’na itiraz eden ‘gazeteci’ olarak bizler de kınanabiliriz. Ne var ki kınamakla sosyolojik ve pedagojik gerçekler tersine dönmüyor. Bu mesele çok hassas bir konudur. Daha fazla itiraz edenin haklı olacağı bir mesele de değildir. Gerçekleri görelim. Sonraki yıllarda ağır bedeller ödemek istemiyorsak fıtrata aykırı uygulamalarda ısrar etmeyelim.
Yanlışa itiraz eden her kademede kişilerin sayısının artmasında milletimiz ve gençliğimizin de menfaati vardır.