"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yakıcı soru

Faruk ÇAKIR
19 Mart 2016, Cumartesi
Terör meselesi ne kadar konuşulsa, ne kadar çare aransa o kadar yeridir.

Türkiye, bu derin yarayı mutlak surette tedavi etmek durumunda. 

Eski Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, terörün geldiği nokta itibarıyla dikkate alınması icap eden tesbitlerde bulunmuş. “Oslo Süreci” diye bilinen PKK ile daha önceki diyalog sürecinde ve son açılımı başlatan ilk temaslarda da rol almış olan Öneş, ‘çözüm süreci’nde yapılan yanlışlara dikkat çekmiş. Öner, süreç esnasında PKK’nın silâh yığınağı yapmasını ve durumun idareciler tarafından ‘görülmemesi’ni eleştiriyor.

PKK’da bir ayrışma ortaya çıkaracağı tahmininde bulunan Öneş, terör örgütünün ‘dağ kadrosu’nun hayal ettiği zeminin kötülüğüne dikkat çekerken şöyle demiş: “(Terör örgütü yöneticilerinin hayal ettiği Türkiye) Demokratik gelişmeleri engelleyen ve Türkiye’de bir sanki otoriter yapıyı dâvet eden, sanki bir demokratik sistem dışı yeni bir silâhlı darbe dönemlerini arzulayan, sanki Türkiye’de bir kaos çıkarılarak, kaostan, ölümden kendi çıkarına yani Kandil dağındakilerinin kendi çıkarına bir sonuç elde etme gibi bir durum olarak görüyorum meseleyi.”

Öneş’e Ankara’daki saldırılarda istihbarat zaafı olup olmadığıyla ilgili soru da sorulmuş. Cevap şöyle olmuş: “Şunu objektif şekilde tesbit etmemiz lâzım. Türkiye 30 yıldır bir terör olayı ile karşı karşıya ve sürekliliğe sahip. 50 bine yakın insanımız; polisi, subayı, askeri (...) kaybettik. 100 milyonlarca değer maddî değer kaybımız var. Manevî değerler ayrı. Böylesine tahayyül bile etmek istemediğimiz bir yıkım.

Böylesine bir yıkım karşısında siyaseten eksi notlarımız çok, güvenlik bakımından zafiyetlerimiz çok, istihbaratlarımız bakımından zafiyetlerimiz çok.”

İntihar eylemcilerinin varlığıyla ilgili sorunun cevabı da şöyle: “Cevap vermekte zorlanıyoruz. Çünkü tarihsel bir birikim. (...) Her evde bir cenaze var. (...) Terörist diye dışlamadan, niçin terörist olduğunun cevabını vermek zorundayız.”

2005 yılında emekliye ayrılan (eski) Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in en can alıcı ve can yakıcı sorusu ise şu: “Yalnız (...) şu soruyu da sormamız lâzım. PKK’nın bu hazırlıkları karşısında gerçekleştirdiği somut durum karşısında böylesine silâh depolanma olayı nasıl gerçekleştirildi. Devlet tarafından kurumları tarafından nasıl görülmedi? Nasıl tesbit edilemedi. Durum bu noktaya nasıl getirildi? Bunun hem hukukî sorumluluğu hem siyasî sorumluluğu olması lâzım. Devlet böylesine bir yapılı ortadan kaldırmak zorundadır, vatandaşını korumak zorundadır, devletin kurumsal yapılarını korumak zorundadır. Ancak bu noktaya gelinişinin de hesabını vermek zorundadır. Demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde bunun da hesabının verilmesi gerekir.” (http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160318_cevat_ones_soylesi)

Devletin silâhlı örgütleri ortada kaldırıp vatandaşın can güvenliğini sağlaması gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Fakat durumun bu noktaya nasıl geldiği de elbette tartışılmalıdır. Ve daha önemlisi “Demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde bunun da hesabının verilmesi gerekir.”

Hesap sorma ve hesap vermenin olmadığı bir yerde, adaletin tecelli etmesi mümkün olur mu?

Can yakıcı bu soru henüz cevaplandırılabilmiş değil. Sorular, zihinleri yakmaya devam ediyor.

Okunma Sayısı: 2575
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • demokrat

    19.3.2016 10:05:10

    sayın Öneş'in söyledikleri doğru.aslında söylem olarak siyasal dinci iktidara yakın.artık kısa süre sonra kendisi de aforoz listesinde yer alır.terör meselesinde artık parti görüşü muhafızlığı yerine,vicdan denilen en kutsal teraziyi devreye sokalım.çünkü vicdan yalan söylemez,söyletmez.eğer vicdan varsa...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı