Her şeyin paradan ibaret görülmesine iş dünyası da itiraz etmeye başladığına göre, tartışma büyüyecek demektir.
Antalya’da yapılan G20 (20 ülkenin bir arada olduğu grup) toplantılarında konuşan Koç Holding yöneticisi Ali Koç, “Kapitalizm ortadan kalkmalı” anlamında beyanlarda bulunmuştu. Bu tesbit, iki yönlü olarak tartışıldı. Ekseriyet, söze değilde söyleyene itiraz etti. Çünkü sözün sahibi o cenahın temsilcisi gibi görünüyordu.
Bu tesbite destek mahiyetinde başka açıklamalar da yapıldı.
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da “Kapitalizmin insanîleştirilmesi” gerektiğini söylemiş. Bodur, “Bir türlü azaltılamayan gelir adaletsizliği, terörün yolculuğunu hızlandırdı. Ya vahşi kapitalizme bir dur deyip refahı yeryüzüne yayacak bir kapsayıcı büyüme dönemine geçeceğiz ya da terörün yarın hangi başşehrin kapısını çalacağına dair papatya falı açmaya devam edeceğiz” demiş.
Dünyanın bir yol ayrımında olduğuna dikkat çeken Zeynep Bodur Okyay, küreselleşmenin sadece paranın, yatırımın, teknolojinin yaygınlaşmasına değil, aynı zamanda nefret ve kötülüğün dünya üzerinde yayılmasına sebep olduğunu hatırlatmış. Okyay, şunları da söylemiş: “Bir türlü azaltılamayan gelir adaletsizliği, terörün yolculuğunu hızlandırdı. Dünyada iyiliğin kötülüğü kovduğu yeni bir iklim oluşturmak zorundayız. Bunun temel yollarından biri de kapsayıcı yani vicdanlı büyümeden geçiyor. Dünyada 1 milyar insan açlık sınırındayken, 1.1 milyar insanın elektriğe, 700 milyona yakın insanın temiz suya erişimi yokken aynı yeryüzünde nasıl mutlu ve huzurlu yaşayabiliriz?” (Hürriyet, 21 Kasım 2015)
Piyasaya hakim olan ve “başkasını yutmakla beslenen bir anlayış”a karşı, “vicdanlı büyüme”den bahseden Okyay’ın tesbitlerine itiraz edilebilir mi?
“Hakça yaşamak insanların hakkı” diyen iş dünyasının temsilcisi, Türkiye’yi idare edenlere başka mesajlar da veriyor. “Son iki yıldır patinaj yapan Türkiye”den bahsederek, bu durumdan çıkmak için politikalar oluşturulmasını da istemiş: “Türkiye’nin yanlış yapma lüksü yok. Doğru kararlar alıp doğru politikalarla ilgiyi tekrar kendisine çekmesi lâzım.”
İş dünyası temsilcilerinin bile her şeyi parada arayan anlayışa itiraz eder duruma gelmesi hayra alâmettir. Vicdanlı büyümeye hem ülkemizin hem de dünyanın ihtiyacı vardır. Dünya bu anlayışa sahip olsa, vicdanlı büyüse, sadece kendisini düşünmese; terör bu kadar can yakıcı hal alır mıydı?
Türkiye, dönüp dolaşıp her konuda hakka, hukuka ve adalete yaklaşmak durumunda. Ekonomide ‘vicdanlı büyüme’ temin edilebilirse uzun dönemde diğer krizleri de aşabiliriz. Keşke, gelir adaletsizliğinin terörü körüklediğini görmek için bunca can feda edilmek durumunda kalınmasaydı.
Nerede adaletsizlik, orada terör. Nerede başkasına hayat hakkı tanımayan büyüme anlayışı, orada fakirlik!
Bütün idareciler bu gerçeği görmeli.