Türkiye’nin terörle mücadelesi başlı başına tartışılması gereken bir konu.
Kanlı terör örgütleriyle, neredeyse yarım asra yaklaşan bir mücadele devam ediyor. Bu mücadele esnasında yapılan bazı hataların bedelini de yine milletimiz ödemek durumunda kalmış bulunuyor.
“Çözüm süreci”nin sona erdirilmesiyle birlikte, terörle mücadelede yeni bir ‘metod’ uygulanıyor. Mahalleler ya da ilçeler kontrol altına alınıyor ve haftalar süren sokağa çıkma yasağı esnasında mahalleler teröristlerden temizleniyor. Bu temizliğin ne ölçüde isabetli olduğu muhtemelen önümüzdeki aylarda ya da yıllarda anlaşılacak. Hem güvenlik kuvvetleri hem de bu ilçelerde yaşayanlar bakımından ne gibi sıkıntılar çekildiğini tam olarak bilemiyoruz. İlçeleri ziyaret eden gazetecilerin haber ve notlarına bakılırsa, bazı vatandaşların da mağdur olduğu anlaşılıyor.
Şırnak’ın İdil ilçesinde yaşayanlar, “Ne oluyorsa biz fakir fukaraya oluyor” demişler. Bir gazetecinin notlarını özetleyerek aktaralım: “Günler süren operasyonlar ve sokağa çıkma yasağı ardından, sabahın ilk saatlerinde İdil… Şırnak’a bağlı ilçenin merkezi oldukça sessiz. Cadde ve sokaklarda tek tük insanlar karşıma çıkıyor. İlk olarak merkezdeki belediye binasına gidiyorum. Bina, çatışmalar sırasında epey hasar görmüş.
26 bin 500 nüfusu olan İdil’de yasak başladıktan sonra birkaç bin ilçe sakini insanın kaldığı söyleniyor.
22 gün süren operasyonlar sırasında Turgut Özal ve Yeni Mahalle’de çok şiddetli çatışmalar yaşanmış.
Yasak boyunca Kasrik’te akrabalarında kalan, soyadını vermek istemeyen Aysel, evinde büyük hasar olanlardan. Kızıyla birlikte çaresiz, kapının önünde bekliyor. Adını vermek istemeyen bir mobilya mağazası sahibi üç katlı deposunda bütün mobilyalarının yakılmış olduğunu gösteriyor.
İlçeye girebilmeyi başarmış İdilliler evlerinin halini görmek için koşar adım yürüyorlar. Turgut Özal Mahallesi’nin girişinde hasarlı evlerinin karşısında bekleyen, ad ve soyadı vermek istemeyen çift, zararlarının büyük olduğunu söylüyor. Hatice de sıvası yeni bitmiş evini gösteriyor. “Daha kalıplarının parasını bile vermedim” diyor. Fatma, “Ne oluyorsa biz fakir fukaraya oluyor” diyor. Her iki kadın evlerini bu hale getirenlere kızıyor. Hacı Sait Toksoy ve eşi Kadriye de Worzik adlı köylerinden az önce gelmişler. Kadriye Toksoy ağlıyor. Eşi ve komşusu onu teselli ediyor. Hacı Sait, 1990’larda köyleri boşaltılınca tek bir parça eşya bile kurtaramadıklarını anlatıyor. “Buna da şükür cana gelmedi ya” diyerek eşine güç vermeye ve onu teselli etmeye çalışıyor. “35 yıl boyunca hem ben, hem çocuklarım mevsimlik işçi olarak tarlalarda döktüğümüz alın terimizle, emeğimizle bu evi yaptık. Geriye hiçbir şey kalmadı” diyor.
Biraz sonra komşu evden bir kadın ağıt yakıyor. Adı Fatım. Onun da evi kullanılmayacak hale gelmiş. “Vay başıma, vay yetimlerime, ben şimdi ne yaparım” diyerek evde dolanıyor. Komşuları teselli etmekte zorlanıyor. (Hatice Kamer, www.bbc.com, 1 Nisan 2016)
Medya ve kamuoyu çok farklı meselelerle meşgul, ama yanı başımızda büyük bir dert var. Şunu bunu suçlamak çare olsa hep beraber onu yapalım. Bu derin yaranın daha da derinleşmemesi için hep birlikte gayret sarf edelim. Terörün kökünü kazıyacak adımları bugün atalım. Aksi halde olan millete, ekseriyete, hepimize oluyor.
Vay başımıza, vay halimize! Medet ya Rab, inayetini, yardımını, nusretini gönder. Amin.