Kazalar da hayatımızın bir parçasıdır. Ancak tekrarlanmaması için her türlü tedbiri almak lâzım. Tedbir alınmadan, “Kazadır, olur” demek ciddî bir hatadır. Maalesef, bu hataya düştüğümüz anlaşılıyor.
Askerî uçakların arka arkaya denilebilecek şekilde düşmesi, pilotlarının şehit olması kazalardaki şüpheyi arttırdı. Sebepler tahtında bakıldığında bu kazaların meydana gelmesi uzak bir ihtimal. Kazalar ekseriyetle kötü hava şartlarına bağlanır. Son kazalarda böyle bir durum söz konusu değil. Meselâ, Konya’daki kazada uçak ‘ova’ya düşmüş. Demek ki şartlar kötü değil. O halde bu kazaların asıl sebebi nedir?
Elbette bu mesele ehil olanların konuşması ve tartışması gereken bir konu. Eğitim için havalanan uçakların her hareketi takip edildiğine göre düşüş sebepleri de ehlince bilinebilir. Belki biliniyor, ama kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapılmış değil. “Bu meseleler askeri sır sayılır. Açıklanması icap etmez” denilebilir mi? Böyle bir tedbir gerekli olsa bile, meselâ konu uzmanlara açıklanamaz mı? Gerek siyasî parti temsilcileri, gerekse bu hususlarda faaliyet gösteren STK’lara bilgi verilip, onlar vasıtasıyla kamuoyunu tatmin edecek bilgiler paylaşılabilir. Bu yönde bir adım atılmadığı gibi, böyle bir düşünceye sahip olan idareciye de rastlanmıyor.
Bazı gazeteler, düşen uçakların İsrail’de yenilendiğinden bahisle akla yeni sorular ve şüpheler getiriyor. Eğer böyle bir durum var ise, bu meseleyi halletmek de Türkiye’yi idare edenlerin vazifesi değil mi? 12 yıldır tek başına iktidar olan bir kadronun, bu iddiaları cevaplandırması ve meseleyi çözmesi gerekmez mi? Sahibi olduğumuz uçakların yenilenmesini yapamaz haldeyken, bölgeye ve dünyaya nizam verme iddiasında samimî olunabilir mi? Hani, savunma sanayiinde büyük atılımlar ve yatırımlar yapılmıştı? Hani, yerli tank, yerli savaş uçağı, yerli uzay mekiği, yerli füzeler yapıyorduk? Bunları yapıp da, elimizdeki uçakların yenilenmesini mi yapamıyoruz?
Maksadımız kişileri suçlamak değildir. Başkaları ne derse desin, ateş her zaman olduğu gibi düştüğü yeri yakıyor. Şehit pilotların yakınlarının itirazlarına kim kulak verecek?
Eskişehir’den planlı eğitim uçuşu için havalanan ve 5 Mart 2015’te Konya’da düşen F-4 uçağının şehit olan pilotlarından birinin babasının sarfettiği şu sözler kulaklarınıza küpe olmalı ve bundan sonrası için mümkün olan her tedbiri almalıyız. Şehidin babası şöyle demiş: “Bunları yazın ‘Yavrum uçan tabut ile gitti’ diye. Saraylar yapana kadar uçan tabutları değiştirsin. Yandım ben yandım, yanıyorum. Ben yanıyorum onlar da yansın. Ben öldüm artık bundan sonra öldüm. Millet, vatandaş duysun bunları. Başka analar ağlamasın, başka ocaklar sönmesin.”
Şehit babasının “Başka analar ağlamasın, başka ocaklar sönmesin” çağrısı çok önemli. Bu sözlerin gereği yerine getirilmeli. Hepimizin arzusu ve isteği, hiç değilse bundan sonra başka anaların ağlamaması ve başka ocakların sönmemesi. Asıl itiraz edilen nokta, gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı noktasından geliyor. Şahsen, “Alınmadı” diyecek durumda değiliz. Bu noktada sorumluluk, işin ehli olan uzmanlara düşüyor. Samimi bir araştırma ve soruşturma yapılıp benzer kazaların meydana gelmemesi için çalışmak durumundayız.
Tekraren, her türlü kaza ve musîbete maruz kalıp vefat edenlere Allah’tan rahmet niyaz ederken; kalanlara da sabırlar diliyoruz. “Takdir”e karışamayız, doğru; ama her konuda, mümkün olan tedbirleri alalım...