Terör hadiselerinin İslam’a perde olmaması için daha fazla gayret sarf etmek gerektiğini hadiseler gösteriyor.
‘İfsat şebekeleri’ değişik bahanelerle hem terörü destekliyor, hem de bu yolla İslam korkusunu yaymaya çalışıyorlar.
Maalesef, bazı şebekeler korku yayma noktasında kısmen başarılı da oluyorlar. Nerede bir bomba patlasa, hadisenin özüne bakılmadan ‘bombacı’nın kimliği üzerinden İslam itham edilmek isteniyor. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) özelleşmiş bir enstitüsü olarak faaliyet gösteren İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu enstitüsü Genel Direktörü Abdülaziz Bin Osman Tuveycri, “terör saldırılarından İslam’ın sorumlu tutulamayacağını” bir defa daha hatırlatmış.
İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu (ISESCO) Genel Direktörü Abdülaziz Bin Osman Tuveycri’nin Bakü’de düzenlenen ISESCO 36. yürütme konseyi toplantısında yaptığı konuşma dikkate alınmalı. İslam âleminin çeşitli ülkelerinde yaşanan çatışma ve can kayıplarına dikkat çeken Tuveycri, bu bölgelerdeki çok sayıda insanın bilim, kültür, eğitim gibi hizmet ve imkânlardan mahrum kaldığını söylemiş. Çok önemli bir nokta: İslam ülkelerinde yaşayan çok sayıda insan; bilim, kültür ve eğitim hizmetlerinden mahrum kalıyor ya da mahrum bırakılıyor!
Müslüman toplumlara bu imkânlara kavuşmaları için yardımcı olunması gerektiğini tekrarlayan Tuveycri, “İslam dünyasındaki ilişkileri güçlendirmeliyiz. Barış ve hoşgörünün daha kapsamlı şekilde teşvik edilmesi ve İslam kardeşliğinin pekiştirilmesi için çaba sarf etmeliyiz. İslami eğitim kurumları arasındaki ilişkilerin daha da sağlamlaştırılması önem arz etmektedir. Tüm bunlar terör ve şiddete karşı mücadelede zaruridir” demiş. (AA, 23 Kasım 2015)
ISESCO Genel Direktörü Abdülaziz Bin Osman Tuveycri’nin İslam ülkelerinde yaşayan çok sayıda insanın “bilim, kültür ve eğitim” gibi hizmet ve imkânlardan mahrum kaldığını söylemiş olması çok çok çok önemlidir. Başka hiçbir tesbit olmasa bile bu tesbit, İslam dünyasının kanayan yarasına parmak basmış olur. Kültür, bilim ve eğitim meselesine ne kadar ehemmiyet verilse yeridir.
Bu tesbit ve itiraf, Bediüzzaman Said-i meşhur “Üç hastalık ve üç çare”sini akla getirmez mi? Çok defa hatırlattığımız bu tesbiti, Tuveycri’nin sözleri vesilesiyle yeniden hatırlayalım: “Bizim düşmanımız cehalet, zarûret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.” (Tarihçe-i Hayat, s. 56)
Meselenin özü de, sözü de budur. Cehalet, zaruret, ihtilaf hastalıkları; san’at, marifet ve ittifak silahlarıyla mağlup edilmedikten sonra İslam dünyasındaki dertlerin sona ereceği beklenmesin.
İslam dünyanın bütün yöneticileri bu gerçeği görmek ve elbette ki çarelerine de sarılmak durumundadır. ISESCO Genel Direktörü Tuveycri’nin bu tesbitinin, İslam dünyasındaki hastalıklara çare arayanları da heyecanlandırması gerekir. Dert belli olduğuna göre, dört kolla dermana sarılmak icap eder.
İslam dünyasının bütün idarecileri, gerçeği görün!
Cehalet, Zaruret, İhtilaf Düşmanına Karşı Sanat, Marifet ve İttifak Silahı
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz 23.11.2015′ de Bizim Radyo’ nun Gündeme Yorum isimli programın konuğu oldu. Programda Güleçyüz; Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ nin ifadeleri olan Müslümanlar’ ın cehalet, zaruret, ihtilaf düşmanına karşı sanat, marifet ve ittifak silahıyla mukabele etmelerinin gerekliliğini vurguladı.
Yeni Asya EuroNur