Eğitim sisteminin bütün kademelerinde ‘her konuda birinci’ olduğumuz öğretilir.
En öğündüğümüz konu da, ülkemizin bulunduğu coğrafi yapısıdır. Asya’dan Avrupa’ya köprü olan Türkiye, aynı zamanda Avrupa’nın Ortadoğu’ya açılması için ‘muhtaç’ olduğu bir yerdedir.
Jeopolitik durum önemlidir, fakat başka konuları görmeyip sadece bu noktadan hareket edilirse kendimizi yanıltmış oluruz.
Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, bir açıklamasında “Türkiye sihrini kaybediyor” derken şu tesbitlerde bulunmuş: “Dünya gündemine uzun zamandır kötü bir şekilde geliyoruz. Bomba patlamalarıyla, komşularla sorunlarla, mültecilerle gündeme geliyoruz. Bunlar [ticarî hayatı/fç] etkiliyor. Şu anda Batı’dan bakıldığında, tekrar PKK ile savaşan, henüz iç barışını sağlayamamış ve ne zaman biteceği kestirilemeyen, sınır komşularıyla hiç de iyi ilişkileri olmayan, sanki barış gelse bile onlarla kolay kolay ticaret yapma imkânı bulamayacak bir ülke gibi duruyoruz. Bir an evvel bu girdabın içinden çıkmamız gerekiyor. Unutmamak gerekir ki en fazla ve en kolay ticareti komşularımızla yapabiliriz. Komşuları zengin olan bir mahallede bizim fakir olma şansımız kalmaz.” (Konuşan: Elif Ergu, Hürriyet, 12 Mart 2016)
Bu tesbitlere itiraz eden çıkar mı? Çıksa bile haklı olur mu? Ülkemizin ‘sihr’ini kaybetme tehlikesi yok mu? ‘Kötü fotoğraf’larla dünya gündemine geldiğimiz inkâr edilebilir mi? Sur ve Cizre gibi ilçelerde ortaya çıkan tabloyu görüp de endişelenmeyen ‘tüccar’ olabilir mi? Sınır komşularıyla ilişkilerimizin iyi olduğunu ifade edebilen var mı? ‘Her şey yolunda, komşularla ilişki bize lâzım değil’ diyebilir miyiz?
Elbette maksadığımız ümitsizlik aşılamak değil. Aksine, dertleri görüp derman bulmak icap ettiğini idarecilerimize bir defa daha hatırlatmak istiyoruz. Çare, bu ‘girdap’tan kurulmak gerektiğini görmek ve gereğini yapmaktadır. Hatada ısrar kime fayda vermiş ki?
Avrupa’dan ya da dünyanın herhangi bir ülkesinden bakıldığında ülkemizin iyi görülmediğiyle ilgili çarpıcı bir hatıra aktarabiliriz. Almanya’da çalışıp emekli olan bir gurbetçimiz, bir aylık tatil için Türkiye’ye geliyor. Dünüşte, ‘hoşgeldiniz’e gelen başka bir gurbetçimiz, “Korkmadın mı? İstanbul’a nasıl gittin? Tekrar gitmeyi düşünüyor musun?” şeklinde sorular sormuş. Bir ayını İstanbul’da geçiren ve yeniden Almanya’ya dönen gurbetçimiz de, “Elbette gideceğim. Niye gitmeyeyim ki?” diye hayretini ifade etmiş. Almanya’da yaşayan ‘emekli gurbetçi’ ise, “TV’lerde görüyoruz. Her gün kavga, gürültü, tartışma. Ben kesinlikle tatil için İstanbul’a gitmeyi düşünmüyorum” demiş.
Elbette tatil günlerinde Türkiye’ye gelmek istemeyen bu ‘emekli gurbetçi’nin ülkemize bakışında isabet yok. Fakat, TV’lerin yayınları sebebiyle olumsuz bir imaj ortaya çıktığını göstermesi bakımından ibret vericidir. Bu olumsuz tablo ve imajın mutlak surette değiştirilmesi için hep birlikte gayret gösterelim.
Milletimizin menfaati, ülkemizin ‘cazip’ olması ve cazip görünmesindedir. Lütfen, siyasî hırslarla bu cezibeyi bozmayalım.