ABD Merkezi Haberalma Teşkilâtı’nın (CIA) 11 Eylül 2001 “İkiz Kule” saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkencelerle ilgili çok tartışılan bir rapor yayınlandı. Rapor, ABD Senato İstihbarat Komitesince hazırlanmış.
Hatırlanacağı üzere dönemin ABD Başkanı George W. Bush, bütün dünyaya hitap ederek “Ya bizdensiniz ya da düşmansınız” demişti. Nihayetinde dünyanın değişik yerlerinde “özel işkence hapishaneleri” kurulmuş ve dünyanın ve insaflı Amerikalıların itirazına rağmen yıllarca bu işkence üsleri haksızlığa ve zulme devam etmişti.
Her yanlışın bir sonu olurdu ve o gün geldi. Demokrat Parti mensubu Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Dianne Feinstein tarafından açıklanan rapor ilk kez işkence tekniklerini ayrıntılarıyla açıklamış oldu.
Yaklaşık 6 bin sayfa olduğu belirtilen raporun sadece 528 sayfalık özeti kamuoyuyla paylaşılmış. Raporda, “CIA tarafından 11 Eylül sonrasındaki yıllarda kullanılan acımasız sorgulama teknikleri esasen yararsız ve gizli servisin Kongre’ye ve kamuoyuna söylediği gaddarlıktan çok daha fazla” ifadesine yer verilmiş.
Raporda, ‘işkenceciler’in zaman zaman başkan Bush yönetiminin ‘onayladığı’ metodların dışında hareket ettiğine de yer verilmiş. CIA’in işkence tekniklerinin bazıları şöyle: Suda boğma ile korkutma, çok dar alanlarda uzun süre bekletme, uzun süre uykudan mahrum bırakma, esirleri tokatlama ve duvara çarpma, küçük kutulara hapsetme ve ölümle tehdit etme...
6 bin 200 sayfalık aslının gizli tutulmaya devam edeceği ifade edilen raporda yer alan bir başka unsur da, CIA’in gazetecilere kasıtlı olarak bilgi sızdırarak, kamuoyunun desteğini çekmeye çalıştığı tesbitiymiş. Raporda, CIA’in medyaya olayları yanlış yansıttığı, bilerek yanlış ya da eksik bilgiler sağladığı da ifade edilmiş durumda.
Rapor önümüzdeki günlerde de tartışılmayı hak etmekle beraber, Amerika idarecilerinin rapora karşı tavırları da dikkat çekici. “Şimdi zamanı mıydı?” anlamına gelecek itirazlara karşı, “Bekleseydik hiçbir zaman ‘uygun gün’ gelmezdi. Amerika büyük bir devlet, hatalarımızla yüzleşiriz ve yüzleştik” benzeri cevaplar vermişler.
Rapora bakıp işkencecilere kızmak da, raporu açıkladıkları için Amerikalı yöneticileri tebrik etmek de yetmez. Bu rapordan ders ve ibret almak gerekmez mi? Türkiye’nin de hesaplaşması gereken hadiseler yok mu? “Devlet zarar görür, şimdi olmaz, uygun zamanda belki özür dilenir” gibi düşünceler yanlış yapanlarla hesaplaşmayı erteliyor ve öteliyor. Böyle olunca da şeffaf ve hesap verebilen bir sisteme kavuşamıyoruz.
Dünyanın en iyi istihbarat teşkilâtı olarak reklâmı yapılan bir kuruluşun bunca karanlık işi varsa, benzer kuruluşların yok mu? O halde topyekûn bir arınma ve temizlenmeye ihtiyaç var.
Amerika’daki istihbarat teşkilâtı Amerikalı yöneticileri yanılttı ise, benzer hadise Türkiye’de yaşanmaz mı? Türkiye’yi idare edenler nedense bu ihtimali hiç göz önünde tutmuyorlar. İstihbaratçıların verdiği her haberi ‘doğru’ kabul edip yol almaya çalışıyorlar. Bu gözü kapalı teslimiyet, bu haddinden fazla itimat korkulur ki idarecileri adaletten uzaklaştırır.
On ya da yirmi yıl sonra Türkiye’yi idare edenler de benzer raporlar hazırlayıp “Bizi yanılttılar” derse kim kaybetmiş olacak?
Amerika’da açıklanan CIA işkence raporu Türkiye’yi idare edenlere örnek olsun ve böyle teşkilâtlara ‘dengeli güvenme’yi meslek edinsinler deriz. “Yok, biz her şeyi biliriz” diyenlere de uğurlar olsun demekten başka elden ne gelir?