Son zamanlarda Tunus’dan dikkat çekici mesajlar geliyor. Nahda Hareketi ya da “Yeniden Doğuş (Rönesans) Partisi” olarak da bilinen hareketin temsilcisi Raşid Gannuşi, ‘dindar siyasetçi’lerin görmesi icap eden tavırlar sergiliyor.
Gannuşi, 1989 yılında ülkeyi terk etmek durumunda kalmış ve 21 yıl boyunca Londra’da siyasî mülteci statüsünde ikamet etmiş. Gannuşi, ancak 2011 yılında Tunus’a dönebilmiş. Elbette her ülkenin ‘şartlar’ı farklı olabilir, ama Gannuşi’nin demokrasi mesajları pek çok siyasetçiye örnek olabilecek türden.
Nahda Hareketinin 10. Genel Kongresi vesileyle Tunus ve Nahda Hareketi Türkiye’nin gündemini de meşgul etti. Nahda Hareketi ve Gannuşi’nin en dikkat çekici tavrı, milletvekili sayısı bakımından ‘birinci parti’ olduğu zaman bile iktidarı başka partilerle paylaşabilmesidir. Hatta, ‘başka anlayış’a sahip olan bir siyasetçinin cumhurbaşkanı olmasına itiraz etmemişler.
Tunus Cumhurbaşkanı Baci Kaid Sibsi, Nahda kongresinde yaptığı konuşmada, yaşadığı tereddüte işaret edip şöyle demiş: “Gerçeği söylemem gerekirse başlangıçta buraya gelme konusunda tereddüt ettim. Cumhurbaşkanı olarak herkese aynı mesafedeyim. Tunus’ta 204 parti var. Bu kadar partinin tümünün kongresine gitmem mümkün değil, ama buraya geldim. Ülkede ulusal uzlaşı ve millî mutabakat için yaptıklarından dolayı Nahda Hareketine takdirlerimi sunmak için bu kongreye geldim. Gannuşi ve partisine
Ülkemiz için almış oldukları uzlaşmacı tavır ve hiç kimseyi ötelemeden devletin devamı için izlemiş oldukları tutumdan dolayı teşekkür ediyorum. İslam demokrasiyle çelişmez. Tunus’ta İslâmî akım demokrasiye karşı bir tehlike teşkil etmez. Ben bunu bütün dünyada da söyledim.”
Nahda Genel Başkan Yardımcısı Abdulfettah Moro da, “Tunus Nahda’dan önce gelir“ demiş. Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi ise “Tunus bir istisna gerçekleştirdi. Ötekileştirme ve intikamı reddetti. Tunus gemisini, güvenlik sahiline çıkarmada başarılı oldu. Bizler gelişen bir hareketiz. Kendi hatalarımızı dile getirerek bundan utanacak bir hareket değiliz. Her şeyden önce beşeriz. Nahda Hareketi yetmişli yıllardan bu güne gelişmekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. Kimliğin tehdit altında olduğu dönemde kimlik için mücadele veren akaidi bir hareketten, totaliter rejime karşı demokrasi için mücadele veren protesto hareketine ve oradan da İslâmî referanslara ve değerlere sahip ulusal, demokratik Müslüman bir partiye dönüşmüştür” şeklinde konuşmuş. (AA, 21 Mayıs 2016)
Kongreden önce de Fransız Le Monde gazetesine konuşan Gannuşi, Arap Baharı sonrası Tunus’ta siyasî İslâma yer kalmadığını ifade etmiş ve “Tunus şu an bir demokrasi. 2014 Anayasası seküler ve dini aşırıcılığa limit koydu. Siyasal İslâmı bırakıp, demokratik İslâma geçiyoruz. Siyasal İslâmı temsil ettiğimizi iddia etmeyi bırakıp, Müslüman demokratlar olduğumuzu söylüyoruz” demiş.
Nahda Hareketi’nin ‘Müslüman demokrat’ olduğunu ilân etmesi Tunus için de, dünya için de isabetli bir tercihdir.