Erciyes Üniversitesi tarafından düzenlenen bir sempozyumda konuşan üniversitenin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Doğan, hayatî bir meseleye parmak basmış.
Prof. Doğan, ‘’Biz, hepimiz, günümüzde bir tüketim ve konforizm kıskacında savrulup duruyoruz. Tükettikçe hepimiz tükeniyoruz, biriktirdikçe biriktiriyoruz’’ demiş.
Başta ekonomistler olmak üzere işin ehli olan herkes, tüketim tuzağına düşmemek gerektiği konusunda ikazlarda bulunuyor. Üretmek yerine tüketmek noktasında sürdürülen yarış, hem insanların hem de dünyanın tükenmesine, bitmesine ve yaşanmaz hâle gelmesine sebep oluyor.
Keşke, Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma Merkezi tarafından (Kayseri) Sabancı Kültür Sitesi’nde 3’üncüsü düzenlenen “Ulusal Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu”nda dile getirilen meseleler daha geniş kitlelere ulaştırılabilse.
Akademisyenler, öğrenciler, din görevlileri, psikologlar ve öğrencilerin katıldığı sempozyumda konuşan ERÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Doğan, ‘’İnsanın sadece bedeninin ihtiyacı yok, rûhun da ihtiyaçları var. Zaten ‘Ahsen-i Takvim’, rûhun güzelliğine dikkat çekmedir. (...) Bugün sadece Amerikan toplumunun sorunları yok. Belki 20 yıl önce, belki biraz daha önce bizde de başladı. Tükettikçe hepimiz tükeniyoruz, biriktirdikçe biriktiriyoruz’’ diye konuşmuş.
Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter de, ‘uzman’ların başlarını öne eğen bir tesbitte bulunup şöyle demiş: ‘’Bildiğiniz gibi, 100 senedir psikoloji ve psikiyatr var. Ancak biz gittikçe daha kötüye gidiyoruz. Bunu söylerken, psikoloji ve psikiyatri alanındaki olumlu gelişmeleri görmezden gelmiyorum. (...) Ama büyük resme baktığımız zaman çok yoğun bir bozulma görüyoruz.’’ (DHA bülteni, 11 Mayıs 2016)
İnsanların ‘tüketme’ noktasında birbiriyle yarışı, sigara içen insanın durumuna benzetilebilir. Sigara içen insan, elindeki ‘sigara’nın yandığını, tükendiğini ve bittiğini düşünür. Oysa son tahlilde yanan, biten ve tükenen insanın kendisidir, sağlığıdır. ‘Tüketim hastalığı’na tutulan insanlar da, sigara misâl tükenmeye mahkûmdur.
Elbette bu mesele hepimizi ilgilendiren konular arasındadır. Bu hastalığa yakalanmayan kaç kişi var? Hangi birimiz sahip olduklarımızı bir ‘sepet’ içinde taşıyabilir durumdayız? ‘Uzman’lar her daim bu noktada ikazlarda buulunmak durumundadır.
Psikiyatristlerin “Gittikçe daha kötüye gidiyoruz. (...) Büyük resme baktığımız zaman çok yoğun bir bozulma görüyoruz’’ tesbiti yabana atılmamalı. Ümitsizliğe kapılmaya gerek yok, fakat tehlikeleri de görmezden gelemeyiz. “Problem yok, dertler tedavi edildi” diyerek hastalıkları gizlemek ‘kanser’ olmaya sebep olabilir. Problemleri, hastalıkları, dertleri görelim; onlarla yüzleşelim ve çâre arayalım. İsraf mânâsına gelen tüketme yarışı yerine ‘tasarruf kalesi’ne sığınalım ki hem maddî hem de mânevî olarak kazanalım.