Bir yerde yanlışlar çok sık tekrarlanıyorsa sistemde bir arıza olduğu anlaşılır. Ülkemizde de çoğu işler deneme yanılma yoluyla yapılmak isteniyor ve bu hataların faturasını da millet olarak hepimiz ödüyoruz.
Eğitimden sağlığa, ekonomiden dış politikaya kadar bu deneme adımlarını görmek mümkün.
Çok kısaca eğitimdeki deneme yanılma adımlarını hatırlamak gerekirse sadece TEOG konusunda yaşananları akla getirmek yeterlidir. Neredeyse haftada bir kararlar değişti ve iş, içinden çıkılmaz bir hal aldı. Aynı şekilde üniversiteye giriş sistemleriyle de çok sık ve çok plansız değişiklikler yapıldı.
Sağlık konusunda da birbirine zıt adımlar atıldı. Önce reform denilerek “Kamu Hastaneleri Kurumu” kuruldu, ardından bu kurum bir KHK ile kapatılıp eski sisteme dönüldü. Bir kurumu, bir kuruluşu ihdas ederken ve aynı kurumu, kuruluşu kapatırken ikisinde de ‘reform’ yapılmış oluyor. Bu durum, atılan benzer adımların plansız ve programsız olduğunu göstermez mi?
Meselâ, yakın zaman önce İstanbul’un değişik semtlerine metro yapılacağı ilân edildi ve bunların ihaleleri yapıldı. Yeni belediye başkanı göreve başlayınca bu projelerden 6’sının ihalesinin iptal edildiği duyuruldu.
Giden belediye başkanı da gelen başkan da aynı siyasî partiden olduğu halde böyle bir değişikliğin sebebi ne olabilir? Eğer bu ihaleler en baştan yanlış ise niçin kabul edildi? O günkü idareciler bu ihalelere niçin itiraz etmedi? Burada derin bir çelişki yok mudur? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca yapılan açıklamada “Metro hatlarının uzatılıp yeniden projelendirilerek, daha ekonomik ve daha hızlı bir şekilde yapılabilmesi için söz konusu ihaleler iptal edilmiştir” denilmiş. (www.ntv.com.tr, 2 Ocak 2018)
Benzeri bir geri adım da Bolu’da yaşandı. Yine yakın zaman önce Bolu’nun Gölcük Gölü ve çevresini ilgilendiren bir ihale yapılmıştı. 19 Aralık’ta yapılan ihaleye 12 firma ve kişi başvurmuş neticede bir firma bu ihaleyi kazanmıştı. İlk günden sonra bu ihalenin yanlış olduğu, çevreye zarar vereceği söylendi, ama idareciler bu itirazları duymazdan geldi. Nasıl olduysa o gün ihaleyi ve neticelerini savunanlar bir anda ihaleyi iptal kararı aldı. Peki ihalenin yapılması mı, yoksa iptal edilmesi mi yanlış? 19 Aralık’ta ‘doğru’ olan şey nasıl olup da Ocak 2018’de ‘yanlış’ oluyor?
Yanlış adımlar Karadeniz’de de atılıyor. Gerek yaylalar ve gerekse dereler konusunda dile getirilen itirazlar ne yazık ki dikkate alınmıyor. Belki önümüzdeki günlerde ya da aylarda bu itirazlar da dikkate alınır ve yanlış adımlardan vazgeçilir.
Sadece çevre konusunda değil, çok daha önemli olan hal, hukuk, adalet ve KHK gibi konularda da yanlışlar yapılıyor ve itirazlar dinlenmiyor. Kanun Hükmünde Kararnamelerle Türkiye’yi idare etmenin doğru olmadığını çoğu hukukçu ifade ettiği halde idareciler bu beyanları dikkate almıyor. Hele hele yürürlükteki kanunlara aykırı olduğu halde bebeklerin ve çocuklu annelerin hapse tıkılmasının kabul edilebilir bir izahı var mı? Bu yanlış adımlardan belki daha sonra geri adım atılacak, ama bu insanların mağduriyeti nasıl telâfi edilecek?
Eğer böyle bir kanun yoksa Türkiye’yi idare edenler çıksın ve “Böyle bir kanun yok. Bebekler de, yeni doğum yapmış anneler de hapse tıkılabilir” desinler. Yok, böyle bir kanun varsa ve halen yürürlükteyse lütfen yarın geri adım atılması muhakkak yanlışlarda ısrar etmenin, ters yöne gitmenin bir anlamı var mı?