Her terör saldırısından sonra tekrarladığımız üzere, “Kimden gelirse gelsin ve kimi hedef alıyorsa alsın; terörün her çeşidine, her türlüsüne hayır” demeye devam ediyoruz ve etmeliyiz.
Belki bu ifade slogan olarak görülür, ama başka çaremiz de yoktur. Terörün her çeşidine itiraz etmeyi sürdüreceğiz ve bir yandan da terörü besleyen şartları ortadan kaldıracağız. Başka çaresi olan varsa söylesin!
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Pazartesi günü meydana gelen terör hadisesinde 32 kişi öldü, 100’ün üzerinde yaralı var. Elbette her terör hadisesinden sonra olduğu gibi bu defa da “Kim yaptı, hedef kim?” sorusu soruluyor. Uzmanlar farklı değerlendirmeler yapabilir. Kim yapmış olursa olsun, hedef bellidir: Birlik ve beraberliğimiz.
Aynı zamanda “Kim sorumlu?” sorusunun cevabı da önemlidir. Hadisenin meydana gelmesinde ihmal olup olmadığını elbette ehil uzmanlar ve Türkiye’yi idare edenler tesbit edecek, ama neticede az ya da çok her kademe bu hadiseden dolayı sorumludur. İstihbarat kuruluşları ve emniyet teşkilâtı, böyle hadiselerin meydana gelmemesi için çalışırlar. Suruç’taki hadisede ‘canlı bomba’ olduğu söyleniyor ki böyle durumları tesbit elbette çok daha meşakkatlidir.
Terör hadisesi meydana geldikten sonra suçluları bulmak elbette çok önemlidir, ancak asıl önemli olan böyle hadiseleri engelleyebilmektir. Yoksa “Terör hadisesi yaşandı, ama bakın suçluları bulduk, hapse attık” demek, ölenleri geri getirmeyeceği gibi millete salınan ‘korku’yu da izale etmez.
Uzun dönem ve kalıcı çare olarak, terörü besleyen problemlerin devre dışı bırakılması gündeme alınmalıdır. Hak, hukuk ve adalet tam zemin bulmuş olsa bu gibi terör hadiseleri meydana gelebilir mi? Bir gencin, bir insanın ‘canlı bomba’ olabilmesi ne demektir? Akılları ve kalpleri ikna eden bir eğitim sistemi olsa, ‘canlı bomba’lar olur muydu? Olsa bile sayısı ve nisbeti çok azalmaz mıydı?
“Bırak şu eğitimi, ‘bunlar’ın kökünü kazımak lâzım. Asmak lâzım, kesmek lâzım” diyenler olabilir. Kusura bakılmasın, ‘eğitim’i bırakamayız ve eğitimin gerekli olduğunu savunmaktan geri duramayız. ‘Bunlar’ın kökü ancak sağlam bir eğitimle, akılların ve kalplerin fethedilmesi ile kazınabilir. Aksi mümkün olsaydı bu güne kadar yapılanlar yeterli olmaz mıydı?
Çok kötü, çok feci, çok bilinmeyenli bir terör denklemiyle karşı karşıyayız. Belki de bu saldırıları şu an için gündeme gelmeyen odaklar yapıyordur. Ülkemizi zayıf düşürmeyi hedef alan, komşularımızdaki ‘kavga’nın buralara da sıçramasından menfaat uman odaklar yok mu? İsimleri konuşulan terör örgütleri, gerçekten kendi inisiyatifleriyle mi hareket ediyor? Yoksa, ‘gölge’lerle mi kavga ediyoruz?
Her ne olursa olsun; uzun dönemde ve kalıcı olarak terörü bitirmek isteyenler işe sağlam bir eğitim sistemi kurarak başlamalı. Aksi halde ‘canlı bomba’lar patlar ve biz kınamaya, üzülmeye, dizlerimizi dövmeye devam ederiz.
Maddî tedbirleri aldıktan sonra ‘duâ’yı da ihmal etmemeliyiz: Ya Rabbimiz! Bizi ve ülkemizi her türlü terör belâsından muhafaza eyle. Milletimize tuzak kuranları, kurdukları tuzaklara düşür. Kötülere, fenalara, azgınlara imkân ve fırsat verme. Amin, amin, amin.