Ankara’da patlayan bombalar, Türkiye’nin gündemini de siyasî tartışmalarını da değiştirdi.
Böyle olması da normal, çünkü 10 Ekim 2015 Cumartesi günkü terör saldırısı, Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısı olarak kaydedildi.
Bu saldırı, bazı yönleriyle “11 Eylül 2001 İkiz Kule Saldırısı”na benzetiliyor. İki farklı açıklama bu noktada birleşmiş. İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni, Ankara Garı önündeki en az 97 kişinin ölümüne sebep olan terör saldırısını, “Türk 11 Eylül’ü” olarak tarif etmiş. Ankara Barosu’ndan yapılan açıklamada da “Cumhuriyet tarihimizin en büyük terör olayı olarak tarihe geçen bu saldırı, Türkiye’nin 11 Eylül’üdür” denilmiş.
Elbette Amerika’daki saldırı çok daha büyüktü ve dünya siyasetini etkileyen neticeler doğurdu. Ankara’daki saldırı, ‘sinsi’liği yönüyle Türkiye’nin 11 Eylül’ü sayılabilir. Türkiye’yi idare edenler, saldırının arkaplanında yaşananları ortaya çıkarma sözü veriyor, ama bunun çok da kolay olduğu düşünülmesin. İlk bilgilere göre ortada ‘canlı bomba’lar var ve bunların olduğu yerde asıl faillerin, planlayıcıların ortaya çıkarılması çok daha zordur.
Terör hadiseleri sebebiyle, 1 Kasım 2015 günü yapılacak olan ‘milletvekili erken seçimi’nin de gölgelenme ihtimali var. Avrupa’nın da bunu merak ettiği ifade edilmiş. Türkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen bu hususta şöyle demiş: “97 insanımızın terör saldırısında öldüğünü öğrendiğim sırada Almanya’da bir sempozyumdaydım. Bu haber Almanya’da günün ilk maddesiydi. Tüm insanlar ‘Türkiye nasıl bu duruma geldi? Siz 2004-2011 yılları arasında ışıldayan bir yıldızdınız, şimdi bu terör ve ekonomideki baş aşağı gidişlerin sebepleri neler? Türkiye’nin dışta ve içte sorunlarının artmasını neye bağlıyorsunuz?’ sorularını bana sordu. Bunlara cevap vermek çok güç.”
“Temel meselelerdeki ihmalimiz, Türkiye’yi bu noktalara getirdi” desek yanlış demiş olmayız. Herkes bilir ki, temeli sağlam olmayan bir bina, uzun süre ayakta duramaz, ‘deprem’lere karşı dayanıklı olmaz. Geçici baharları, hakiki bahar kabul edenler şimdi pişman olmuş durumda. “2004-2011 yılları arasında ışıldayan bir yıldızdınız” tesbiti de, sağlam temellere dayanmadığımızın bir ifadesi olsa gerek. Başka ülkeler daha iyi neticelere ulaşırken, Türkiye’nin kısa dönemdeki ‘iyilik’lerle yetinmesi başka nasıl izah edilebilir?
Meselâ, ekonomide ‘iyi’liklerden bahsediliyor, ama öte yandan ekonominin ‘üretime ve sanayiye’ dayanmadığını uzmanlar ifade ediyor. Üretim olmadan, sanayi olmadan; sadece ev inşaatı yaparak ve bunları satarak çarkların dönmesi mümkün olur mu? Dönse bile bu dönüşlerin kalıcı olması düşünülebilir mi?
Ankara’daki saldırı Türkiye’nin 11 Eylül’ü olsun ya da olmasın; yapılması gereken şey belli: Kimden, ne bahane ile gelirse gelsin terörün her çeşidine toptan itiraz etmek gerek. Dumanlı havaları seven ‘kurt’ları dâvet etmeyen, ‘düşman’ları uyandırmayan bir idare lâzım. Ve asıl meselenin sağlam temeller olduğu görülmeli.