Dünyayı kavuran terörün faturasını ekseriyetle mazlûmların ödediği bir gerçektir. Aynı şekilde, savaşların faturasını da yine çoğunlukla çocuklar, kadınlar ve masumlar öder.
Terörle ve terörle mücadele konusunda yeni bir merhaleye geçilmesi, Amerika’da yaşanan 11 Eylül 2001 “İkiz Kule” saldırılarından sonra oldu. Hem o saldırı, hem de sonrasında gelişmeler tahmin edilebilecek gelişmeler değildi. 11 Eylül “İkiz Kule” saldırısı, aradan yıllar geçtiği halde tam anlamıyla açıklığa kavuşturul(a)mayan bir saldırıdır. İki uçağın, dünyanın en önemli ticaret merkezi kabul edilen ‘iki iş kulesi’ne çarpması ancak filmlerde görülebilen bir sahneydi. Ne var ki, dünya bu saldırıları neredeyse ‘canlı yayın’la izledi.
Neticede, iki kule/bina yerlebir oldu, binlerce kişi de öldü. Asıl mesele de ondan sonra başladı. Terör saldırısının bütün faturasını en başta Amerika’da yaşayanlar olmak üzere bütün Müslümanlar ödemeye başladı. Tabiî ki bu en temel hukuk kurallarına aykırı bir adımdı, ama Amerika yöneticileri suçluyu ilk dakikada ilân etmiş ve her Müslümanı ‘potansiyel tehlike’ olarak görmeye başlamıştı. Sadece isimleri Muhammed diye binlerce Amerikalı Müslüman mağdur edilmiş, bütün dünyaya korku salınmıştı.
New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin de yaptığı araştırmada bu tesbite ulaşmış ve hükmünü şöyle vermiş: “11 Eylül saldırıları (...nın) faturasını terörü yapanlar değil, Amerika’ya gelmiş işinde gücünde Müslümanlar ödedi.”
“‘Müslim American Youth” (Amerikalı Müslüman Gençler) adlı kitabı geçen günlerde Türkçe olarak da yayımlanan Doç. Dr. Selçuk Şirin, şu tesbiti de yapmış: “Saldırıların ardından Amerika’da hem benim başıma, hem de yakınlarımın başına pek çok tatsız olay geldi. Havaalanlarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi de oldu, başı örtülü kuzenime Amerikalı eşimin yanında ağır hakaretler de. Bu olaylar karşısında suskun kalmak mümkün değildi. Bu kitap bir anlamda o ihlâllerin özellikle çocukları nasıl etkilediğini araştırmak ve kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmek için yazıldı.” (http://www.gazeteport.com/haber/191696/farkindalik-sirasi-turkiyede_)
“Her 5 gençten 4’ü Müslüman olduğu için Amerika’da baskı yaşadığını ifade ediyor” diyen Doç. Dr. Şirin, “Bu çok yüksek bir rakam. Maalesef bu rakam hem gençlerde hem de çocuklarda aynı çıkıyor. İslamofobi her ayrımcılık gibi sahte bir öteki yaratıyor ve bütün kötülükleri o ötekinin üstüne yüklüyor sonra da sana dönüp ‘hadi senin böyle berbat biri olmadığını ispatla’ diyor. (...) Amerikalı Müslüman gençler işte tüm bu önyargılarla cebelleşerek büyümek zorunda. Çoğu bilmediği ve hiç gitmediği memleketlerinde olan en küçük bir terör olayı sonrası zan altında kalmakta. Amerika’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde bir Müslüman bomba attığı zaman bilin ki Amerika’da ya da Avrupa’da bir Müslüman göçmen bedel ödüyor” demiş.
Teröristin bir amacının da “Batıdaki İslamofobyayı çoğaltmak olduğu”na işaret eden “New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Selçuk Şirin, “Terörist olmasa Batı’daki ırkçılar Müslümanlara saldıramayacak” demeyi de ihmal etmemiş.
“İfsat şebekeleri”nin planları buysa, bu planı bozmak da “İslâm dünyası”nın işi değil mi? Hem “İslâm’dan/Müslümanlardan korku”yu boşa çıkarmak, hem de İslâm’ın barış demek olduğunu fiillerimizle Avrupa’ya, Amerika’ya ve dünyaya anlatmak başka kimin vazifesi olabilir?
Terörün faturasını, terörü finanse edip büyütenler ödemeye başlarsa terör o zaman sona erer...