Maalesef bir acı bitmeden yeni bir acı ile daha karşılaştık. Dün (17 Aralık 2016) sabah saatlerinde Kayseri’deki Komando Tugayı’ndan hafta sonu izni için çıkan askerlerimizi şehir merkezine götüren otobüse yolda bir canlı bomba saldırısı yapıldı ve kınalı kuzularımız olan askerlerimiz şehit oldu.
Bu saldırıyı yapan ve yaptıranlara binlerce defa veyl olsun, yazıklar olsun, lânet olsun. Her ne olursa olsun, ölüm haberi ulaştığında “İnna lillahi ve inna ileyhi raci’un/ Şüphesiz biz Allah’tan geldik ve şüphesiz dönüşümüz O’nadır” demeliyiz ve diyoruz. Sonrasında da bütün şehitlerimiz için bir Fatiha okumak yine vazifemiz. Şehitlere Allah’tan rahmet dilerken, yakınlarına da sabır ve dayanma gücü niyaz ediyoruz.
Teröristlerden insanlık ve insani değerlere saygı beklemek abesle iştigaldir. Terörle mücadele etmenin dünyanın en zor işi olduğunu unutmamak lâzım. Bununla birlikte bu mücadelenin imkânsız olmadığı da bilinmeli. Bu mücadeleyi başarmış, terörü büyük ölçüde mağlûp etmiş ülkelerin çalışmalarını örnek almak her halde en iyi tercih olur.
Terör ve teröristler mağlûp edilene kadar tekrarlamak durumundayız ki, asıl mücadele yeni teröristlerin yetişmesine mani olmaktır. Evet, terör bataklığı kurutulmalıdır ki gençler kandırılıp bu bataklığa sürüklenmesin. Uzun dönemli ve etkili mücadele yerine kısa dönemli ve insanların hoşuna gidecek sözler sarf etmek terörü bitirmiyor. Terör mutlaka kınanacak, ama mücadeleyi sadece ağır dille kınama noktasında bırakırsak terörü mağlûp etmiş olmayız.
Sosyolog yazar Fatma Barbarosoğlu (@Fatma_Barbaros) Kayseri’deki terör saldırısından sonra paylaştığı bir Twitter mesajında şöyle yazmış: “Açılışların, törenlerin, kutlamaların dili değişmeli artık. Terör belâsı ile genç ölmek çağındayız. Aklıselimden vakur bir dil bekliyoruz.”
Başka bir gazeteci de mesajında bazılarının kulağına su kaçırırcasına, “Taşan sabrımızı sokaklara döküp lince geçmemizi istiyorlar” demiş. Ülkemiz için en tehlikeli yol bu olsa gerek. Çünkü “linç”in içinde ve özünde suçlu suçsuz ayırmamak var. ‘Linç’ aynı zamanda birisinin suçu ve kabahati için bir başkasını suçlamak, itham etmek ve ona zulmetmektir. “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” (En’âm Sûresi, 6:164) emri ve prensibi bilindiğine göre bu anlayıştan fersah fersah kaçmak gerekmez mi?
En başta idareciler olmak üzere herkese, hepimize ‘yılan’ları deliklerinden çıkaracak ya da tesirsiz hale getirecek bir dil lâzım. Muhtemeldir ki ‘dil’ imtihanını kazanabilsek terörle mücadele imtihanı da kazanılır. Hem, fitneleri uyandırmamak da önemli bir vazife değil midir?
Aklıselim ile hareket edilir ve bu aklıselim maddî ve manevî yönden takviye edilirse terörün mağlûp olması mümkündür. Çok zor, çok çetin, çok can yakıcı olan bu mücadelede tavizsiz, ama aklıselim ile yürütülmek durumundadır.
Mazlûmların ve mağdurların duâları inşallah teröristleri mağlûp edecektir. Niçin insanlık için terakki dünyası olan dünya ülkemiz için tedenni dünyası olsun?
Duâlar bizden, aklıselim ile hareket idarecilerden olsun.