Her türlü terörü her zaman kınamak gerektiğini tekrarlamaya bile ihtiyaç yok. Kim ki terörden medet umarak bir şey yapmak ister, nihayetinde kaybedenler arasında yer alır. Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün; ama mutlaka kaybetmeye mahkûmdur.
Bununla birlikte terörü kınamak yetmez. Kesin olarak teröre karşı olduğunu ilân edenlerin, terörü besleyen sebeplerle mücadele etmesi, bir anlamda ‘terör bataklığını’ kurutmak için çalışması icap eder. Haklı olarak bütün dünya, Fransa’da meydana gelen katliâmı kınadı ve kınıyor. Bütün kınayıcılar bilmeli ki, uzun dönemde terörün kökünü kazımak için kınamak dışında başka şeylerin de yapılması gerekir.
Yakın zamanda dünyanın dikkatini çeken ve “Ne oluyoruz?” dedirten bir mülteci göçü dalgası yaşandı. Suriye’deki savaş sebebiyle ülkelerini terk etmek mecburiyetinde kalan yüzbinlerce, milyonlarca insan ölümü göze alıp başka ülkelere doğru yola çıktı. Nitekim karaya vuran Aylan Bebek, dünyayı, insanlığın vicdanını sarstı ve yeni bir süreç başlattı.
“Aylan Bebek süreci”nde görüldü ki, çare, mültecilerle tek tek ilgilenmek, onlara ev sahipliği yapmak yetmiyor. Kalıcı çare, mülteci akınını sona erdirecek şekilde adımlar atmaktan geçiyor. Avrupalı pek çok yönetici bile, “Bu insanların göç etmesini önleyecek, doğdukları ülkede doyacak ve yaşayacak şartları temin etmek lâzım” demeye başladı. Bu, doğru bir tesbitti. Zaten ölümü göze alıp yollara çıkan çocuklar dahi, “Ülkemizi yaşanmaz hale getirmeseniz, bombalamasanız niçin doğduğumuz toprakları terk edelim ki?” diye yürek paralayan can alıcı soruyu sormaya başladı.
Özetle, göç ve mülteci meselesini halletmek için ülkeleri bombalamaktan vazgeçmek gerektiği gibi; terörü kalıcı olarak sona erdirmek için terörü besleyen haksızlıkları, adaletsizlikleri, zulümleri sona erdirmek gerekir. Bunları ifade etmek, terörü masum göstermek olarak yorumlanmamalı. Kim ki ateş yakar ya da yakılan bir ateşe benzin dökerse o ateş daha fazla alevlenir. Mesele bu kadar kat’i ve açıktır. Zengin ülkeler, kendi menfaatleri için fakir ülkelere haksızlık yapmaya devam ettiği müddetçe anarşi ve terör kalıcı olarak sona ermez.
Elbette “Doğru İslâm ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu” ortaya koymak bütün Müslümanların vazifesidir, ama en başta Paris örneğinde yaşanan cinayetleri İslâm’la birleştirmek, Müslümanları suçlu ilân etmek de tarihi hata olur. Hatta U2 grubunun solisti Bono bile, Fransa’daki terör saldırısı ile ilgili olarak; “Bunlar dinin içini boşaltıyorlar. Bunun İslâm’la bir alâkası yok” demiş.
Mainz Üniversitesi Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi Direktörü Günter Meyer de önemli bir meseleye parmak basarak, “İslâm karşıtı ve yabancı düşmanı fanatik siyasetçilerin katı tutumu İslâm dünyasından gelen göçmen kökenli halkın prangaya vurulmasına sebep olan en önemli etken. Onların nefret dolu söylemleri radikalleşmeye yol açıyor” tesbitinde bulunmuş.
Bütün dünya teröre karşı koymalı ve sebeplerini de ortadan kaldırmaya çalışmalı. Yoksa sadece mesajlarla, kınamalara terör bitmez.
Hak, hukuk ve gerçek adaleti temin edebilirsek terör de hiçbir yerde zemin bulup can yakamaz. İdareciler, adalet için çalışsın.