"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Terör bitirilsin artık

Faruk ÇAKIR
13 Ocak 2016, Çarşamba
Türkiye’nin önünde, neredeyse yarım asırdır devam eden ciddî bir terör belası var.

Bazen sönen, bazen alevlenen bu belâ; son aylarda iyice tırmanışa geçti. Gün geçmiyor ki bir saldırı, bir şehit haberi gelmesin. Bu haberler ve hadiseler o kadar çoğaldı ki, insanlar kötü haberlere alıştı. Saldırı ve şehit haberleri neredeyse haber bile olamıyor.

Bu kötü bir durum. Teröre topyekûn itiraz etmedikçe sona ermesi de mümkün değil. Sadece sözlerle değil, fiillerle de teröre itiraz edildiği ortaya konulmalı. Kimden gelirse gelsin teröre ve teröriste kesin bir dille itiraz edilmeli ve ediyoruz. Bununla beraber, terörle mücadelenin nutuk atarak mümkün olmadığını da bilmek durumundayız.

Kanlı terör örgütleriyle mücadelede hatalar yapıldığı da görülmeli. Kalıcı mücadelenin, yeni teröristler yetiştirmemek, ‘ifsat şebekeleri’ne bu imkânı vermemekten geçtiğini nasıl görmezden gelebiliriz? Yeni teröristler yetiştiren ‘batak’lıklar var oldukça terörle mücadelede netice alınabilir mi?

Terör, döne dolaşa İstanbul’u vurdu. Suruç, Reyhanlı, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve Türkiye’nin başka yerlerinde meydana gelen terör, farklı mihraklarca yapılmış görünse de netice itibarıyla aynı kaynaktan beslenir. Bunca yıl terörle mücadele eden bir ülkede, birikmiş bir ‘mücadele tecrübesi’nin olması icap eder. Bazı yorum ve açıklamalara bakılınca, geçmişteki hatalardan ders ve ibret alınmadığı akla geliyor. Günübirlik çareler aramak yerine uzun vadeli, ama kalıcı çareler aramak ve bulmak durumundayız. Tekrarlamakta fayda var ki, bir yıl, on yıl değil, gerekiyorsa yirmi yıl sonrasını planlayalım; ama kesin çareli bir plan olsun. Teröristlerin yetişmesine sebep olan zeminleri, bataklıkları mutlak surette kurutmak durumundayız. İlk iş olarak bu meseleyi ele almadığımız sürece terör sona ermez.

Terörle mücadelede kalıcı çare arayanlar, insanların akıllarını ve kalplerini ikna edebilecek, onların dünyasına manevî bir ‘yasakçı’ koyabilecek bir sistemde ittifak etmeli. “Biz, dünyevî çarelerle bunu yaparız” diyenler boşa yorulmasın. Böyle bir çare mümkün olsaydı, terör şimdiye kadar sona ermiş olmaz mıydı?

Bu noktada, Bediüzzaman’a kulak vermek durumundayız. “Gafil kafalar”ı ikaz eden Said Nursî, “(...) Dikkat et, bu milletin bazılarının din ile bağlandıkları rabıtaları kopmasın. Eğer böyle ahmakane, körü körüne topuzların altında bazıların dinden rabıtaları kopsa, o vakit hayat-ı içtimaiyede bir semm-i kàtil hükmünde o dinsizler zarar verecekler. (...) Sizin cebren böyle ehl-i imanı mim’siz medeniyete sevk etmekteki maksadınız, eğer memlekette âsâyiş ve emniyet ve kolayca idare etmek ise, kat’iyen biliniz ki, hata ediyorsunuz, yanlış yola sevk ediyorsunuz. Çünkü itikadı sarsılmış, ahlâkı bozulmuş yüz fâsıkın idaresi ve onlar içinde âsâyiş temini, binler ehl-i salâhatin idaresinden daha müşküldür.” (Lem’alar, On Yedinci Lem’a, s. 304)

Din ile bağları kopmuş bir cemiyette, anarşiyi, terörü kökünden kazımak mümkün olmaz. İtikadı sarsılmış, ‘kalb’inde manevî bir yasakçı olmayan, ahlâkı bozulmuş kitleleri idare etmek mümkün değil. Terör belâsının nereden geldiği görelim ki çareyi bulmak kolay olsun.

Teröre bin defa nefret lânet olsun. Duâya sığınalım: 

Ya Rab! Ülkemizi, milletimizi, gençliğimizi velhasıl hepimizi terör belâsından da koru. Amin.

Okunma Sayısı: 1390
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı