"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tercih günü

Faruk ÇAKIR
16 Nisan 2017, Pazar
Uzun süreden beri devam eden ikna çalışmalarının ve konuşmaların neticelendiği, kararın millet tarafından verileceği bir gündeyiz. Milyonlarca seçmen sandık başına gidecek ve tercihini ortaya koyacak. Çıkacak olan neticesin millet menfaatine olması en büyük temennimiz.

Referandumla ilgili tartışmalar devam ederken her fırsatta ifade etmeye çalıştığımız bir mesele vardı: Hangi netice ortaya çıkarsa çıksın, Türkiye’nin bütün dertlerinin sona ereceğini düşünen varsa yanılır. Çünkü Türkiye’nin dertleri aspirin tedavileriyle iyileşecek hastalıklar olmaktan çıkmıştır. Temeli neredeyse yarım asra, bir asra dayanan problemlerle karşı karşıyayız. Bu bakımdan sandıklarda yapılacak bir tercihle bütün dertlerin sona ereceğini düşünmek kendine fenalık anlamına gelir. 15 Nisan’da var olan çoğu dert, muhtemelen 17 Nisan’da da masamızda olacak. Aksini düşünenler varsa böyle olmadığını kısa süre zarfında yaşayarak görebilir.

Ülkemizde yaşayan herkesi ilgilendiren dertleri kısaca hatırlamakta fayda var. En başta ciddî bir eğitim problemimiz var. Maddî anlamda eğitime büyük yatırımlar yapıldığı halde sistemin düzeldiğini söyleyebilir miyiz? Türkiye’yi idare edenler bile “Pek çok konuda başarılı olduk, ama eğitimde istediğimiz neticeyi elde edemedik” anlamında tesbitler yapmıyor mu? Peki, referandumda yapılacak bir tercihle eğitim sisteminin tamamen düzeleceğini söylemek mümkün mü? Keşke öyle olsa, ama bu eşyanın tabiatına ve yaratılış kanunlarına aykırı olur. Eğitim sistemi uzun süren bir çalışmayla ancak düzeltilebilir ve düzeltilmelidir.

Peki, her iktidarın şikâyet ettiği bürokrasi bir günde ortaya konulan tercihle düzelmiş olur mu? Meselâ, 15 Nisan’da “Bugün git, yarın gel” diyen bir bürokrat 17 Nisan’da “Hoş geldiniz. Siz zahmet etmeyin. Şöyle bekleyin. Ben işinizi hemen hallederim” der mi?

Bir türlü düzelmeyen ve idarecilerin de haklı olarak şikâyet ettiği adalet sistemi bir günden öbür güne düzelmiş olur mu? Adliye saraylarında bekleyen dosyalar hemen açılıp hızlı bir şekilde neticeye ulaşır mı?

Yarından sonra da bu ve benzer dertlerimiz yanımızda olacak. O halde bu dertlerden kurtulmak için kalıcı çareler aramak durumundayız. “Muhali [gerçekleşmesi mümkün olmayanı] talep etmek, kendine fenalık etmektir” düsturu gereği gerçekleri bilmek ve görmek durumundayız. Meselâ bazı yorumcular 17 Nisan’dan sonra gelecek olan 2 yılda (2018 ve 2019’da) üst üste yüzde 10 büyüme geçekleşeceğini yazıyorlar. Elbette ülkemizin yüzde 10 ve hatta daha fazla nispette büyümesini hepimiz isteriz. Ancak bunun için gerekli şartlar var mı? 2016 yılında yüzde 2,9 büyüyen bir ekonomi 2018’de nasıl olup da yüzde 10 büyüyebilecek? Bu rakamlara ulaşmak mümkün olur, ama bunun bir günde ya da bir yılda olacağını söylemek insanları yanıltmak anlamına gelmez mi?

Türkiye’nin derdi hepimizin derdidir ve çareyi de birlikte ve beraber bulmalıyız. Bunun ilk adımı ise hak, hukuk, adalet ve şeffaflık yolunu açmak olmalı. Bu olursa sıkıntıları bertaraf edebilir, hem maddî hem de manevî kalkınma yolunda hızla ilerleyebiliriz.

Bu yapılmayıp millet yanıltılmaya devam edilirse sıkıntılardan kurtulmak da mümkün olmaz. Milletimiz her anlamda daha iyiyi hak ediyor ve o günlere de ulaşacak inşallah.

Okunma Sayısı: 2172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı