Terörün en büyük zararlarından biri de, insanların zamanla bu haberlere alışmasıdır.
Maalesef kamuoyu böyle bir tuzağa düşmüş ya da düşmek üzere. Kanlı terör örgütünün cinayetleri artık ‘sıradan haber gibi’ görülmeye başladı. Gün geçmiyor ki şehit haberleri gelmesin. Elbette bu cinayetlere tepki gösteriliyor, ama daha büyük tepki gösterilmesi icap etmez miydi?
Kanlı teröre en büyük tepki, terörü kökten halletmek, bitirmek ve söndürmekle mümkün olur. Bunun yolu da bellidir: Terör örgütüne yeni katılımları engellemek. Bu da bir anda değil, uzun süreli ve planlı adımlarla mümkün olur. Kolay mıdır? Çok zordur, ama imkânsız da değildir. Türkiye’yi idare edenler uzun dönemli planlar yapmak yerine, kısa süreli çareler aradıkları için terör bitmiyor maalesef.
Terör yoluyla, silah kullanarak hak arama kökten yanlış bir tercih. Hiçbir şekilde tasvip edilemez. Türkiye’de mağdur olan, haksızlığa uğrayan yok mu? Vardır, ama terör; hak arama yolu değildir. Çünkü terör, haklı ile haksızı ayırmadığı gibi, yüzlerce belki de binlerce masumun yanmasına da vesile olur.
Terörle mücadele; sadece maddi güçle, kuvvetle yapılacak iş de değildir. Birinci yol; terörist yetiştiren sistemi devre dışı bırakmaktır. Bir şekilde teröre katılanlar varsa, onları da ‘ikna’ ile bu işten vazgeçirmek en tesirli yoldur. Hak, hukuk ve adaletin iyi işlediği sistemlerde terörün kök bulması neredeyse imkânsızdır. Haksızlığın, adaletsizliğin ve keyfiliğin hüküm sürdüğü yerlerde ise terörün ve teröristlerin olması bir neticedir.
Terörle mücadelede yapılan hatalardan biri de, tecrübesiz personelle bu işe girişilmesidir. Son yıllarda bu hatadan dönülmüş ve özel eğitim almış personelle bu mücadele yürütülmeye başlanmıştır. Profesyonel asker ve tecrübeli personelle yapılan mücadele geçmişe nisbetle daha netice verici olmuştur. Ancak bu defa başka bir problemle karşı karşıya kalınmış gibidir. Teröre karşı mücadele veren personel profesyonel ve ‘maaşlı’ olduğunda, “Bilerek bu mesleği tercih etti” deniliyor ve şehit haberleri ilgi çekmez hale geliyor. Oysa Türkiye, ‘şehitler gelmesin’ diye çüzüm süreçlerine razı olmadı mı? Son aylarda iyice alevlenen terör hadiseleri Türkiye’nin geçmiş dönemlerini hatırlattı. Hemen her gün şehit haberleri duyuluyor. Şehitlerin cenaze merasimlerinde yapılan konuşmalar “Bu son olsun” temennileriyle sona eriyor, ama maalesef ne terör ne de şehit haberleri sona ermiyor.
Bir yanımızda sıkıntılar yaşanırp, ateşler düştüğü yeri yakarken bir yanımız ‘hiçbir şey olmuyor’ gibi hayata devam edemez. Birimizin sıkıntısı, derdi; hepimizin derdi olarak görülmeli. Çok geç kaldığımız teşhir ve tedavi çalışmalarında biraz daha geç kalırsak hastalık ve yara ‘kangren’ halini alır ve Allah muhafaza daha büyük bedeller ödemek mecburiyetinde kalırız. Nasıl ki ‘Hasta olmaktan korkma, geç kalmaktan kork’ sözü tecrübelerden süzülmüş bir sözdür, aynı şekilde teröre karşı kalıcı tedbir almakta da geç kalmamalıyız. Elli yıldır, yetmiş yıldır yapılan hataların ağır bedellerini hep birlikte ödüyoruz. Daha fazla bedel ödemeye ne mecalimiz ne de imkânımız var.
Kanlı terörün bir an önce sona ermesi için hem fiili hem de kavli duaya devam edelim. Türkiye’yi idare edenlerin duası ise, icraatlarıyla mümkündür. Her işi bir kenara bırakılım ve bu terör yangınını el birliği ile söndürelim. Geç kalırsak, alevler her yanımızı sarabilir, Allah muhafaza...