"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tarımı öldürdük, şimdi ağlıyoruz

Faruk ÇAKIR
25 Nisan 2017, Salı
Her konuda ölçülü ve dengeli olmak gerektiğini nedense unutuyoruz.

“Şehirlerde ne varsa köyde de o olsun” diyerek şehirlerdeki tembelliği köylere taşıdık. Neticede ne şehirlerimiz şehir, ne de köylerimiz köy oldu. Köyler boşaldı, şehirler kalabalık sebebiyle yaşanmaz hale geldi.

“Tarımdaki nüfus çok fazla” denildi, tarımla uğraşanlar neredeyse kınandı. Herkes ‘kalem efendisi’ olmaya teşvik edildi. Dünyadaki gelişmeleri de takip edemeyince soğanı, sarımsağı dahi ithal eder duruma geldik.

Okul kitaplarımızda ‘ürettiği tarım ürünleri kendi ihtiyacını karşılayan 7 ülkeden biri’ olduğumuz öğretildi. Uzun yıllar bununla övündük. Şimdi ise etten süte her şeyi ithal ediyoruz. Bir zamanların “Yerli malı, yurdun malı” sözü de çoktan unutuldu ve ‘dünya malı yurdun malı’ oldu. 

Elbette dünyadaki gelişmelerden kendimizi ayrı tutamayız. Tarım ürünleri ya da başka şeyler ithal da edilir, ihraç da. Önemli olan bunun bir plan dahilinde yapılmasıdır. Petrolümüz yok diye maddî imkânsızlıklara bahane bulurken, soğanı dahi ithal etmeyi nasıl izah edeceğiz? Şartlara uygun olarak çalışılsa soğan ya da sarımsak ithal etmek durumunda kalır mıydık?

Gelişmeler gösteriyor ki çift haneyi gören enflasyonu dizginlemek için Meksika’dan nohut, Kırgızistan’dan kuru fasulye ithal edilecekmiş. Daha uygun şartlarda kendimizin üretebileceği gıda maddelerini başka ülkelerden ithal etmek mecburiyetinde kalmak bir planlama hatasını göstermez mi?

Çarşı pazardaki fiyatlardan haberimiz var mı? “Çok daha önemli” işlerle uğraşırken acaba tarım sektörü ihmal mi edildi? Öyle bir hava oluşturuluyor ki bu meseleleri konuşmak, tartışmak, hatırlatmak bile bazılarını incitiyor. Enflasyon ya da hayat pahalılığı hepimizin meselesi değil mi? “Burada bir yanlış mı var?” diye sormak her vatandaşın hakkı değil mi? Enlasyonun kemirdiği bir sistem uzun süre ayakta kalabilir mi? Geçmiş yıllardaki hayat pahalılığının insanların ahlâkını bozduğuna dünya şahit olmadı mı?

Geçen gün mahalledeki bir marketin tezgâhında satılan muzun kilo fiyatının 9.45 olması dikkatimizi çekti. Yanlış mı gördük diye düşündük. Sonra başka tezgâhlarda da benzer fiyatlarla karşılaşınca ikna olduk. Bu bilgiyi sosyal medyada paylaşınca bazıları; “Mevsimi değil, onun için pahalı. Mevsimini beklemek lâzım” diye mesaj gönderdi. Mevsimli ya da mevsimsiz, lüks ya da değil; bu fiyat normal midir? Muz böyle de patates ucuz mu?

Denilebilir ki “Bu fiyatlara rağmen üretici zarar ediyor, kârını komisyoncular yiyor.” Eğer böyle ise sorumluluk yine Türkiye’yi idare edenlerde olmalı. Sistem üretici aleyhinde ise bunun hemen düzeltilmesi lâzım. Kanun ya da yönetmelik, ne gerekiyorsa yapılmalı ve en önce üretici kazanmalı ki üretim devam etsin. Üreticinin küstüğü, arazisini ekmediği durumlarda faturayı hep birlikte öderiz.

Başka konularda olduğu gibi tarımda da çare doğru planlama ile üretimi arttırmaktadır. Ovalarımızın boş kaldığı, tarım ürünlerini dışarıdan ithal eden bir Türkiye daha büyük ve zengin olabilir mi?

El birliği ile tarımı öldürdük, şimdi başında ağlıyoruz. “Bismillah” diyerek toprağa kazma, traktör, saban, tırmık vuralım ki bereket fışkırsın...

Okunma Sayısı: 2852
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    25.4.2017 14:31:12

    Evet, Faruk beye katılmamak mümkün değildir. Semt pazarına gidin bakınız "Bu ürün Organiktir" meyve ve sebze üzerinde yazılı levhaları görürsünüz. . Bir tarım uzmanı olarak iki gün önce sözde organik salatalık diye aldım.Salatalığın şekli tamamen tarlada yetişmiş, canlı, parlak, sanki yeni bahçede toplanmıştı. Eve gittiğimde özlem duyduğum organik köy salatalığı diye bir tanesini kestim, içi adeta köpükle şişirilmiş, çekirdeksiz, tatsız bir salatalık. Eyvah aldandım dedim. Evet, glikozla yapılan bal öyle, hormonlu çilekler, domatesler vs.vs... bir gecede yeşil domatezi kan rengine çevirenler. Ne işin uzmanları farkedebilir, ne de sade vatandaş....Hile almış başını gidiyor. ..Israilin yemediği, kullanmadığı meyve ve sebze çekirdeklerini biz alıyoruz, üretiyoruz, Ekmeğin mayasına kadar bize zehir yediriyorlar.

  • HÜSEYİN İLHAN

    25.4.2017 14:16:32

    Ülkemizin temel problemi kötü yönetim,beceriksiz idarelerdiiir. Şu an ülkeyi idare edenler ÖZELLEŞTİRME ŞİRKETLERİ için her türlü yasayı çıkarmda GÜÇ-KUVVET ve MUKTEDİRLER.Ancak milletin hayrına olan bir işde maalesef GÜCÜMÜZ YOK,diye bahaneye sarılıyorlar. TARIM ürünlerini ithal etmeden ve ülkenin kendi topraklarından karşılaması mümkündür.Rahmetli DEMİREL bu ülkenin toprakları 100 milyonu besleer diye 35-40 YIL ÖNCE MEYDANLARDA HAYKIRMIŞTIR.aNCAK köylünün,öilletin HİZMETKARI demirel DEĞİL rantçıların,israil'İN ÇEVRE TEMİZLİĞİNİ YAPAN yahudi cesaret ödüllü ŞAHIS VAR Kİ O BUNLARDAN MİLLETE VAKİT AYIRAMIYOR ve ayıramaaaz.

  • adalet

    25.4.2017 08:19:09

    çok doğru tespitler , markete gittiğimde menşei türkiye yazan ürün bulmak çok zor örnek bile verebilirim buğday nişastası almak için gittiğimde sadece bir marka türkiye üretimi yaklaşık 5 marka ithal olarak karşıma çıkıyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı