Havaların ısınmasıyla birlikte su ihtiyacı ziyadeleşti ve çok büyük bir nimet olduğu daha iyi anlaşıldı.
Aynı zamanda yeryüzünde kibirle gezen insanların ne kadar aciz, ne kadar çaresiz olduğu da görülmüş oldu. Havalar ısındı diye 3 gün tatil ilan edilen illerimiz bile oldu. Dünyaya hükmetme iddiasında olan insanların gerçekte aciz ve çaresiz olduğunu bu vesile ile gördük ve yaşadık.
İnşallah yaşanmaz, ama suları paylaşmak yüzünden savaşların çıkabileceği dahi tahmin ediliyor. Hatta yapılan bazı büyük barajlar komşu ülkeler arasında ciddi krizlere, tehditlere ve tartışmalara sebep oldu.
Mesela, Etiyopya’da yapımı devam eden Hedasi Barajı’nın bu ülke ile Sudan ve Mısır arasında savaş tehditlerine sebep olmuştu. Barajın devreye girmesiyle, Mısır’ın Nil nehrinin suyunun yüzde yirmisini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı ifade edilmiş ve bu savaş sebebi sayılmıştı. Aynı ölçüde olmasa da benzer tartışmaların Türkiye ile Suriye arasında yaşandığı da hatırlanabilir.
Türkiye ilk bakışta su zengini gibi görünse de hakikat öyle değil. Elbette akan çeşmelerimiz, çaylarımız ve nehirlerimiz var ama bunlar uzun dönem için yeterli değil. Bu bakımdan suyun bir damlasını dahi israf etmeden kullanmak durumundayız.
Suyun ilahi bir ikram olduğunu unutmamak gerekiyor. Bazı idareciler “Su sıkıntısı çekilmez, her türlü tedbiri aldık” diyor ama çare suları kirletmemek ve uygun yatırımlarla bunu değerlendirmek.
Söz çeşmelerden açılınca İstanbul’daki ‘susuz çeşmeler’i hatırlamak ve hatırlatmak da gerekir. “Susuz çeşme”ler başka şehirlerde de var, ama en çok İstanbul’da olmalı. Atalarımızın hayır hasenat olması niyetiyle yaptığı ya da yaptırdığı yüzlerce, belki de binlerce tarihi çeşme vardır. İstanbul’a ayrı bir güzellik katan bu çeşmelerin ne yazık ki tamamına yakınından su ak(a)mamaktadır. Türkiye ve İstanbul’un bu çeşmelerden su akıtmaya gücü yetmez mi? Mutlaka yeter ve yetmeli. Nedense bu mesele ciddiyetle ele alınmıyor ve tarihi çeşmeler susuz birer ‘duvar’ gibi kenarda duruyor.
Oysa bu konuda daha önceki yıllarda verilen sözler vardı. Yanlış hatırlamıyorsak, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, İSKİ Genel Müdürü olduğu yıllarda İstanbul’daki çeşmelerden su akacağını müjdelemişti. Hafızamız bizi yanıltmıyorsa, yapılacak/açılacak çeşmelerden “Hamidiye Menba Suyu”nun akıtılacağı ilan edilmişti.
Yıllar önce verilen bu sözler mutlaka yerine getirilmeli ve en önce var olan tarihi çeşmeler suya kavuşmalıdır. İstanbul’da faaliyet gösteren “Beyaz Masa”ya bu yapılan bu konudaki hatırlatmalar “Teşekkür ederiz, talebiniz kayıt altına alındı. Hemen ilgilenilecek” mealinde karşılık buluyor. Elbette bu taleplerin dikkate alınması önemlidir, ama gecikmeden gereğinin yapılması da beklenir.
İstanbul Sultanahmet meydanından Sirkeci’ye doğru yürükken bile bu susuz tarihi çeşmelerle karşılaşmak mümkün. Dünyanın dört bir yanından gelen ve bu çeşmeleri gören turistler acaba ne düşünür? Bölgesinde örnek olmak isteyen bir ülkeye bu tablo yakışıyor mu?
Yarından tezi yok bu meseleye el atalım ve suyu akmayan hiç bir çeşme kalmasın. Türkiye’ye, İstanbul’a bu yakışır. Bunu yapabiliriz ve yapalım.