Geçen yıllarda nasip oldu, Afganistan ve başka bazı ülkeleri ziyaret ederek oralarda çekilen su sıkıntısına şahit olduk.
Gerek susuzluk ve gerekse açlık, topyekun insanlığın halletmesi, aşması, çözmesi gereken bir derttir ve susuz ya da aç kalan bir kişi dahi olsa bundan hepimiz sorumluyuz. İnsanlık samimi olarak istese bu dertleri bertaraf edebilir gibi görünüyor.
Susuzluk ya da açlık denildiğinde akla Afrika geliyor, ama Afganistan da bilhassa su sıkıntısı bakımından Afrika’da geri kalmaz. Açılan su kuyuları ile ihtiyaç giderilmeye çalışılıyor, ama taşıma su ile değirmen döner mi?
Yıllar önce nasip olan Afganistan seyahatinde dikkatimizi çeken bir nokta vardı: Afganistan’da coşkun akan dereler, çaylar, ırmaklar vardı, ama öte yandan susuzluk da çekiliyordu. Bu durum ancak savaş sebebiyle yatırım yapılamamış olmasıyla açıklanabilirdi. Muhtemelen gerekli yatırımlar yapılabilmiş olsa Afganistan su sıkıntısı çekmeyebilir.
Ülkemiz de su zengini gibi davranıyor, ama aslında su zengini değiliz. Tarım alanlarımızı yeterince sulayamadığımız bir gerçek. Bazı şehirlerde çeşmelerde su akıyor, ama nedense bunları içmeye yanaşmıyoruz. İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük şehrinde çeşme suyunu içmeyip şişelenmiş sulara abone olmamız sadece alışkanlık ile izah edilebilir mi?
Su konusunda bazı yanlış politikaların uygulandığı tesbitleri de gündemi meşgul ediyor. “Su akar, Türk bakar” denilmesin diye küçük akarsuların, derelerin üzerine gereğinden fazla ‘değirmen tipi elektrik santralı-HES’ yapma yarışı sürüyor. Bunun yerine güneş ve rüzgâr gibi alternatiflerin tercih edilmesi noktasındaki tavsiyeler ise şimdilik arzu edilen karşılığı bulmuyor.
“Su ve Barış” temasıyla Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi’nde düzenlenen “4. İstanbul Uluslararası Su Forumunda su meselesi enine boyuna tartışılmış.
Toplantıda konuşan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, dünyanın çeşitli bölgelerinde ciddî insanlık dramları yaşandığını hatırlatmış. Suyun, canlı hayatının devamı için en zarurî ihtiyaç olduğunu dile getiren Eroğlu, “Susuz hayat olmaz. Bu yüzden biz suya çok önem veriyoruz. Bakanlığımızın sloganında ‘Orman, su varsa hayat var’ şeklindedir. Bizim kültürümüzde suya azizlik atfedilmiştir” diye konuşmuş.
Eroğlu önemli bir çağrıda bulunarak şunları da söylemiş: “Afrika’da insanlar aç. Dünyada susuz ve aç kalan insanlar için bir fon oluşturulmasını istedik. Ancak kimse cüzdanına elini atmıyor. Gelin burada da hep birlikte, dünyadaki mülteciler veya susuz Afrika gibi, dünyanın susuz yerlerindeki insanlara su temini için bir fon oluşturalım. Var mısınız? Biz de imkânlarımız ölçüsünde bunu yapmaya hazırız. (...) Dünyada herhangi bir yerde bırakın bir insanın, bir canlının, bir hayvanının bile susuz kalması kabul edilemez.” (AA, 10 Mayıs 2017)
Evet, susuzluk ve açlığa karşı uygulanabilir bir kampanya mutlaka açılmalı ve insanlık bu dertleri tedavi etmeli. Dünyada bir kişi susuz ve aç ise, dünyadaki diğer bütün insanlar tok olsa neye yarar?