Her yıl hatırlanan ve sorumluları tam olarak ceza görmeyen bir katliâm var: Srebrenitsa Katliâmı.
Avrupa’nın orta yerinde yaşanan bu katliâm, 1991-1995 yılları arısnda devam eden Yugoslavya iç savaşında, Sırp askerlerinin savunmasız Boşnak halkını katletmesini ifade ediyor.
11 Temmuz 1995 tarihinde Sırp çeteleri, o günün şartlarında Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilân edilen Srebrenitsa şehrine girip orada yaşayan binlerce insanı katletmiş, bir anlamda soykırım uygulamıştı. İçinde çocuk ve kadınların da bulunduğu 8.372 Boşnak’ın katledilmesi, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra görülmüş en kanlı katliâm olarak kayıtlara geçmiş durumda. Katliâma engel olması mümkün olan Avrupalı askerler maalesef bunu yapmamış. Srebrenitsa Katliâmı’nın ‘katliâm’ olduğu hukukî olarak da belgelenmiş durumda.
Aradan yıllar geçti ve dün Avrupa, yaşanan bu katliâm sebebiyle mağdurlardan özür diliyor. Elbette özür dilemek de bir adımdır, ama keşke en baştan bu yanlış yapılmasa, zalimlere fırsat verilmeseydi. Bu cümleden olarak İngiliz hükümeti, Srebrenitsa’daki soykırımının 20. yılı kapsamında, “Srebrenitsa’yı Hatırla” isimli derneğe para yardımı yapacağını açıklamış. Ayriyeten, İngiltere Başbakanı David Cameron da, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç’in katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yapmış.
Srebrenitsa Soykırımı’nın 20. yıldönümü kapsamında Birleşik Krallık (İngiltere) genelinde birçok anma etkinliği de düzenlenecekmiş. (AA, 7 Temmuz 2015)
Avrupa Parlamentosu da Srebrenitsa’da vefat edenleri anmış. AP Başkanı Martin Schulz, anma toplantısında yaptığı konuşmada, Avrupa’nın bir daha böyle bir vahşete şahitlik etmemesi temennisinde bulunmuş.
“Avrupa’nın bir daha böyle bir vahşete şahitlik etmemesi temennisi”ni genişletip, “Dünyanın böyle bir vahşete şahitlik etmemesi temennisi”ne dönüştürmek lâzım. Çünkü bu katliâmlar, bu zulümler sadece Avrupa için değil, bütün dünya için yüz karası bir haldir.
Peki, 20 yıl önce yaşanan Srebrenitsa Katliâmı’na haklı olarak tepki gösteren, “Bir daha olmasın” temennisinde bulunan Avrupalı idareciler; yanıbaşımızda devam eden Suriye yangınına niçin seyirci kalırlar? Suriye’de bugüne kadar yüz binlerce sivil ölümün yaşandığı ‘iç savaş’ kabul edilebilir mi? “Suriye Avrupa’ya uzak” diye mi sessiz kalınıyor?
Avrupa’nın ve dünyanın bütün idarecileri bilmelidir ki, hepimiz aynı ‘köy’de yaşıyoruz. Bu köyün Suriye mahallesinde kan ve acı varken, Avrupa mahallesinde huzur ve sükûn olmaz.
Suriye’de akan kanın durması için Avrupa, Asya ve Amerika’daki bütün liderler ellerini taşın altına koymalı. Yoksa, önümüzdeki yıllarda da “Suriye’de yaşananlardan dolayı özür dileriz” açıklamaları yapmak durumunda kalınır...
Merhum Aliya İzzetbegovic’in şu sözünü hatırda tutalım: “Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü; unutulan soykırım tekrarlanır!”