ÇAYELİ - Darbe, kalkışma ve kargaşaların sosyal hayatta meydana getirdiği tahribatın hesabını yapabilmiş değiliz.
Darbe ve askerî müdahalelerin ekonomik hayata verdiği zararları kısmen tahmin edip hesaplarken, sosyal hayatta açtığı yaraların neler olduğunu ve nasıl tedavi edileceğini yeteri kadar konuşmuş değiliz.
15 Temmuz 2016 akşamı yaşanan darbe girişiminin de sosyal hayatta ciddi yansımaları ve açtığı yaralar oldu. Aile fertlerine kadar yansıyan bir ayrışma tehlikesi ortaya çıktı. Belki daha da feci olan ‘ihtilaf’ın camilere kadar girmiş olmasıydı.
Sıla-i rahim vesilesiyle bulunduğumuz memleketimizde bir Cuma günü şahit olduğumuz tablo, durumun vahametini ortaya koymuş oldu. Bu vesile ile ifade etmek gerekir ki, okunan hutbe de ittihad ve ittifaktan ziyade yaraların tedavisini geciktiren türdeydi. Burada tekrarlamak istemediğimiz ifadelerle hoca efendinin duası bile ihtilafları akla getiriyordu.
Cuma Namazı sonrası şahit olduğumuz tabloyu aktarmaya çalışalım da derdimizin büyüklüğüne sizler karar verin: Cuma Namazı kılındıktan sonra cami avlusuna çıkıldı. Hemen yanımızda emekli cami müezzini ve aynı zamanda ilahiyat fakültesi mezunu olan bir ‘hoca’mız vardı. Yanında bulunan ahbaplarıyla ayak üstü sohbet ederken biz de onları dinliyorduk. Haliyle gündem kilitlenmesi olduğu için ‘darbe’ler konuşuluyordu. Emekli ilahiyatçı ve müezzinin arkadaşı, caminin hamen yanındaki resmi Kur’an kursunu göstererek “Bunların da kapanması lâzım. Yarın bunlar da problem çıkarır” anlamına gelecek sözler sarfetti. Yanında bulunan biri itiraz ederek, “Bunlar ‘resmî’ kurs” dediyse de ikna olmadı. Bu mealdeki itirazları dinleyen emekli müezzin efendi ise hiç yorum yapmadı, dinlemekle iktifa etti.
Bakınız, Cuma Namazı kılan ve cami avlusunda yapılan konuşmalar bu mahiyetteyse karşı karşıya olduğumuz tablonun vehameti inkâr edilebilir mi? Böyle bir konuşma kahvehanede veya benzeri yerlerde yapılmış olsa neyse... Cuma Namazı çıkışı, Cuma Namazı kılanlarca ve cami avlusunda yapılıyor!
Elbette herkes böyle düşünmüyor, ama bir kişinin bile böyle düşünüyor olması ciddi bir problem değil mi? Ne oldu da ‘Cuma cemaati’ dahi böyle düşünür hale geldi? Bu yanlış anlayışı, bu derdi, bu yarayı nasıl ve ne zaman tedavi edebileceğiz?
Benzer vahim bir hadiseyi daha aktarmak icap etti: Geçen günlerde bir ahbabımızı ziyarete gitmiştik. Malum meseleler konuşulurken, yeğeniyle tartıştığını ve onu evinden kovduğunu biraz da ‘övünerek’ anlattı. “Ağabey keşke yeğeninizi kovmasaydınız. Bu tartışmalar geçicidir. Aile bağları daha önemli” dediysek de “Yine olsa yine kovarım” demez mi?
Benzer hadise ve tartışmalara muhtemelen siz de şahit olmuşsunuzdur. Türkiye, belki de tarihinde olmadığı kadar bir iç gerginliğe sahne olmaktadır. Bu yüksek tansiyon ülkemize, milletimize ve memleketimize fayda vermez. Hep birlikte bu tansiyonu, bu tartışmaları düşürmeye çalışmalıyız. Yangına körükle değil, su ile müdahale etmek gerek. Sosyal hayatta yaşanan bu hadiseler tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Ülkemiz ve milletimiz böyle bir tabloyu haketmiyor.
Darbelerin ekonomide sebep olduğu tahribatı hesaplarken, sosyal hayata vurduğu ciddi darbeleri de görelim.
Cemiyetin bünyesi bu yaraları kaldırır mı? Fiilî ve kavlî dualarımızla bu yaraları tedavi etmeye çalışalım vesselam.