Müslümanların aleyhinde korku salmaya çalışanlar bu gayretlerinin İslâm’ın daha iyi tanınmasına vesile olacağını bilmiş olsa, yine de İslâm korkusunu yaymaya çalışırlar mıydı?
İslamofobi, İslâm’dan korkutmak ve uzaklaştırmak politikası ‘ifsat şebekeleri’nin her zaman müracaat ettiği bir yoldur. Asırlardır devam eden propaganda faaliyetleri neticesinde bazı gayrimüslim ülkelerde İslâm denildiğinde maalesef akla kötü tablolar gelmeye başlamıştır. Kelime manası bile ‘barış’ olan bir dinin bu şekilde tanıtılmaya çalışılması ifsat şebekelerinin planı olsa gerek.
Yayılmaya çalışılan İslâm korkusu bazı insafsızların camilere saldırmasına da sebep oluyor. Kanada’nın Quebec şehrindeki bir camiye saldırı düzenlendi ve 6 kişi şehiden vefat etti. Kanada medyası, saldırıyı düzenleyen zanlının ABD Başkanı Donald Trump’ın ve Fransız Ulusal Cephesi lideri Marine Le Pen’in sosyal medya hesaplarını beğendiğini duyurmuş.
Ancak asıl dikkat çeken nokta, Kanadalı yöneticilerin saldırı sonrasında ortaya koydukları tavır oldu.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, parlamentoda yaptığı konuşmada, ülkedeki Müslüman topluma seslenerek “Kanadalılar bu şiddetle parçalanmayacak. Zihnimizi bulandırmayacağız ve kalplerimizi açacağız. Bu anlamsız şiddetin Kanada toplumunda yeri yok. Müslüman topluluğa karşı dün gece yapılan korkunç saldırı, Kanada’ya ve bütün Kanadalılara karşı işlenen bir terör eylemidir. Kalbimiz kırıldı. Bir milyon Kanadalı Müslüman’a, ‘36 milyon kalbimizle sizinleyiz.’ diyorum. Sizinle beraberiz ve sizinle yas tutuyoruz” ifadelerini kullanmış.
Ana muhalefetteki Muhafazakâr Parti Lideri Rona Ambrose da saldırının, Kanada halkının en çok savunduğu dinî özgürlüklerden, “korkmadan ibadet etme”nin ihlâli olduğunu söylerken Yeni Demokrat Parti (NDP) Lideri Thomas Mulcair da sözlerine “Esselâmü aleyküm” diyerek başlamış. Mulcair, “Bugün insanlar kendi ibadet yerlerinde kendilerini güvende hissetmiyor. Bu, kabul edebileceğimiz bir şey değil, inandığımız Kanada değil, yaşamak istediğimiz toplum türü bu değil. Nefret ve şiddete göz yummayacağız” demiş.
Yeşil Parti Genel Başkanı Elizabeth May de “Bu saldırıyı anlamak mümkün değil. Bugün hepimiz Müslümanız. Hristiyan, Yahudi, Sih, hepimiz, tüm Kanada... Duâlarımız sizinle... Sizinle yas tutuyorum” şeklinde konuşmuş. (AA, 31 Ocak 2017)
Tarih şahittir ki ‘ifsat şebekeleri’ İslâm aleyhinde ne zaman tuzak kurmuşsa sonunda mağlûp olmuşlar ve kurdukları tuzaklara kendileri düşmüştür. Tuzağı kuran kim olursa olsun böyledir. Son günlerde Amerika eksenli başlayan ‘İslâm korkusu yayla çalışmaları’ da bu cümleden sayılmalı. Müslümanları Amerika’dan kovmaya çalışan yönetici, istemeyerek de olsa İslâm dininin gündeme gelmesine ve daha fazla merak edilmesine sebep olmuştur. Başka dinlere mensup olanlar artık bundan sonra İslâm’ı daha fazla merak edecek ve araştırarak Müslüman olanların sayısı kat be kat artacak inşallah.
Son tahlilde Trump ya da onun gibi düşünenler İslâm’ın daha iyi tanınmasına ve bilinmesine destek verdiklerini anlamış olacaklar. Güneş üflemekle sönmeyeceği gibi İslâm dini de korku salınarak kalplerden silinemez. Geçmiş tarih buna şahittir, inşallah gelecek de şahit olacak.