"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Silâh tüccarları değil, analar sevinsin

Faruk ÇAKIR
30 Mart 2016, Çarşamba
Terör, sadece ülkemizin değil bir bütün olarak dünyanın başına belâ olmuş durumda.

Onlarca ülkeden hemen her gün terör saldırıları sonrası ölen insanların sayılarıyla ilgili haberler geliyor. 

Eskiden 10 ya da 20 insanın öldüğü terör saldırıları dünya gündemini meşgul eder, konu tartışılır ve çareler aranırdı. Şimdi ise bu sayılar haberlere konu bile olamıyor. Maalesef, artık terör saldırıları sonrası 50 ya da daha fazla insanın ölmesi ancak haber olabiliyor. Irak’ta, Suriye’de ya da Afganistan’da patlayan bombaların, saldırılarda ölen insanların kaçı haber olup gündemi meşgul edebiliyor ki?

Aslında terörle mücadele meselesi, bütün dünyayı meşgul etmesi gereken ilk konudur. Çünkü terörün ne zaman, nerede can yakacağını tahmin etmek zordur. Hiç umulmadık yer ve zamanda toplu ‘cinayetler’ işlenebilmektedir. ‘En güvenilir’ olduğu düşünülen Avrupa ya da dünyanın başka ülkelerindeki şehirlerde de canlı ya da cansız bombaların patlaması buna delildir.

Çoğu defa ifade etmeye çalıştığımız üzere, dünyayı yönetenler terör konusunda iyi bir imtihan vermiyorlar. Yaptıkları iş ve icraatlarla sürekli ‘rüzgâr’ ekip, sonunda da ‘terör fırtınası’ndan şikâyet etmek samimiyetle izah edilebilir mi?

Dünya barışını temin iddiasıyla kurulan Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri Ban Ki-mun, zaman zaman teröre karşı isabetli tesbitler ve açıklamalar yapıyor. Açıklamalar güzel, ama icraatlar öyle mi? Meselâ, Irak’ı ziyaret eden BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, terör örgütü DAEŞ/IŞİD’in sadece askerî yollarla yenilemeyeceğini söylemiş. Ne kadar doğru bir tesbit, değil mi? Sadece IŞİD değil, hiçbir terör örgütü sadece askerî yolla, kuvvetle mağlûp edilemez. Elbette onlar da lâzım, ama tek başına değil. Bir bütünün parçası olarak kuvvet kullanılmalı. Nitekim Ban Ki-mun Irak Parlamentosunda yaptığı konuşmada, “DAEŞ’in kaynağı, askerî yollara başvurarak değil halka yönelerek, radikalleştirmeye son vererek ve sorunun köküne inilerek kurutulabilir” demiş. (AA, 26 Mart 2016)

Iraklı yetkililere, ulusal çıkarlar doğrultusunda bir vizyon geliştirme ve yargıda reform çağrısı yapan BM Genel Sekreteri Ban, uluslar arası câmia ve BM’nin, DAEŞ/IŞİD’in kontrolünden kurtarılan bölgelerde istikrarın sağlanması ve göç edenlerin buralara dönmesiyle ilgili geliştirilen programın uygulanmasında kararlı olduğunu da ifade etmiş.

Tesbitler ve teşhisler güzel. Keşke icraatlar da bu sözleri, bu tesbitleri tasdik edip altına imza atan türde olsa. Terör örgütlerinin [en başta insan unsuru olarak] kaynağı, halka yönelerek, sorunun köküne inilerek kurutulabilecekse; yapılan icraatlar niçin buna göre şekillenmiyor? BM ya da terörle mücadele ettiğini ilân eden ülkeler niçin ‘önce insan, önce eğitim, önce ikna’ metoduna müracaat etmiyor? Ülkeler işgal edilerek, şehirler bombalanarak, silâh tüccarları sevindirilerek mi halka yönelinir? Söz ile icraatların bu kadar zıt, bu kadar çelişkili olduğu yerde insanlar ikna olur mu?

Terörle mücadelede yılların heba edildiğini, dünyayı idare edenler de artık anlamış görünüyor. O hâlde bugünden tezi yok, program ve faaliyetler bu doğru tesbitlere göre hazırlansın. İlk adım olarak ‘rüzgâr eken icraatlar’a son verilsin ve insanlar ikna edilsin. Silâh tüccarları değil, analar sevinsin... 

Okunma Sayısı: 1621
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı