Büyük çoğunluk televizyonlardaki programlardan yana şikâyetçi.
En zararsız gibi görünen haber programları dahi insanları hasta ediyor. “Artık haber dahi dinleyemiyorum. Psikolojim bozuluyor” diyen çok kişiyi gördük ve duyduk.
En çok şikâyet edilen konulardan biri de TV’lerdeki evlilik programlarıdır. Allah’a şükürler olsun ki TV’den uzağız, ama izleyenlerin anlattıklarına ve medyaya yansıyan haberlere bakıldığında ortada büyük bir yanlışlık, büyük bir cinayet ve büyük bir cehalet var.
Evlilik ve aile müessesesi çok önemlidir. Bu meselenin TV programlarına havale edilmesi başlı başına bir hata. Manevi değerleri yıkan bu programlara kim müsaade ediyorsa, kim destekliyorsa, kim şikâyetleri dikkate almıyorsa zarar içinde zarar eder.
Sanal aleme yansıyan bilgilere göre TV yayınlarını denetlemek için kurulan RTÜK, 87 bin şikâyete rağmen bu anlama gelecek programlara karşı gerekli tedbirleri almamış. RTÜK dinlense muhtemelen onlar da kendilerini haklı gösterirler. Belki hukuki altyapı bunun için yeterli değildir. Bu kadar önemli bir meselede yıllardan beri devam eden ilgisizliği kim izah edebilecek?
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), geçen yıla göre daha da artan şikâyetlere rağmen evlilik programlarına sadece para cezası vermekle yetinmiş.
RTÜK’e geçen yıl evlilik programlarıyla ilgili 7 bin şikayet giderken, bu yıl yaklaşık 12 kat artışla 87 bin şikâyet gitmiş. İnsan onuruna aykırı yayın yapılması ve cemiyetin manevi değerlerinin dikkate alınmaması gibi unsurlar, gelen şikâyetler arasında yer almış. Üst kurul, bu bu şikâyetler üzerine adlarını anmak istemediğimiz TV kanallarına para cezası vermiş.
Üst kurul toplantısında, evlilik programlarının yanı sıra diğer yayın ihlalleri de ele alınmış ve dini duyguları istismar ederek ticari menfaat elde eden 12 kanala da müeyyideler uygulanmış. Haberlerde miktarları yer almasa da TV kanallarına para cezası verildiği belirtiliyor. (DHA, 2 Aralık 2016)
Şunu kesin bir dille ifade etmek gerekir ki caydırıcı olmayan ceza ceza sayılmaz. Evlilik programlarının ilmen ve dinen uygun olmadığı, insanları aldattığı ve yanılttığı uzmanlarca ifade ediliyor. Buna rağmen sadece para cezası ile meseleyi geçiştirmek mümkün değil. Bu mesele çok mühimdir ve çok büyük bir derttir; hepimizin derdidir. Hiç kimse “Millet bunu istiyor/izliyor” diyemez. Doğru, millet şeytana uyup bu programları izlese de gerçekte bu programların yayınlanmasını istemez.
Hele hele insanların dini duygularını istismar eden programlar var ya... İnançları ticarete alet edenler var ya... Üç kuruş para kazanmak için yalan yanlış reklamlara izma atanlar var ya... Allah onları ıslah etsin! Ve bu çirkinlikler karşısında susan idarecilere de insaf ve iz’an versin! Diyanet İşleri Başkanlığı’na da bu hususta vazife düşer. Kesin bir dille bu yayınlar kınanmalıdır. Bir defa yayınlanıp görüldükten sonra öyle bir itiraze edilmeli ki o çirkinlikler bir daha tekrar edememeli! Böyle yanlışlar karşısında susmak olmaz. Hiç birimiz susamayız, susmayalım ve uygun lisan ve yollarla itiraz edelim.
Bu ve benzeri menfaatçilerin verdiği zararı başkalarının vermesi mümkün değil. Basit değil, gerçek anlamda adil, hukuki ve caydırıcı ceza şart.