"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Sıfır’ bilgi

Faruk ÇAKIR
25 Nisan 2016, Pazartesi
Çalışmalarını Türkiye’de devam ettiren ‘ilim adamları’ değil de, daha çok ‘giden’ ilim adamlarının önemli başarılara imza atması acaba Türkiye’yi idare edenlere ve hepimize bir şeyler anlatmıyor mu?

Nobel Ödülü alan ilim adamımız, ülkemizdeki bir üniversite çalışıyor olsaydı aynı netice mümkün olur muydu?

Yeni keşifler için sağlam bir eğitim ve ‘anlayış’ altyapısı lâzım. İşleri ehil olana değil de, ‘bizden olan’a vermeye devam ettikçe başarılara imza atmak kolay değil.

Geliştirdiği manyetik rezonans görüntüleme teknolojisiyle beyni anlamanın yolunu açtığı ifade edilen fizikçi Prof. Dr. Kâmil Uğurbil de çalışmalarını ‘gittiği ülke’de devam ettirenlerden biri. Prof. Dr. Uğurbil, 15’inci Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi olmuş.

1949’da İzmir Tire’de doğan Prof. Dr. Kâmil Uğurbil, lise eğitimini Robert Kolej’de, yüksek öğrenim ve doktora eğitimini ise (ABD) Columbia Üniversitesi’nde tamamlamış. Konu ile ilgili haberde şu bilgiler var:

“İnsan beynindeki aktivitenin manyetik rezonans görüntüleme ile gösterilmesi (fMRI), dünyada bağımsız ve eş zamanlı olarak iki laboratuvarda geliştirildi ve bunlardan biri de Prof. Uğurbil’in liderliğini yaptığı CMRR laboratuvarıydı. İlk kez yaşayan insan beyninden görme merkezinin yapısını neredeyse mikroskobik detayda görüntülemeyi başaran Prof. Uğurbil, halen ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin öncelikli projelerden biri olan Human Connectome Project’in liderlerinden biri.”

Henüz 27 yaşındayken profesörlük unvanını alan ve halen Minnesota Üniversitesi Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi’nin yöneticiliğini yapan Prof. Dr. Uğurbil, ödül törenindeki konuşmasında şöyle demiş: “Bu gibi araştırmalar ancak iyi bir ekiple yapılabiliyor. Merkezimiz, uluslar arası ve disiplinler arası yeteneği olanların bir araya geldiği bir yer. Fizikçiler, matematikçiler, mühendisler, nörobilimciler... Beyinde bilmediğimiz şeyler çok. Ama bu alana yapılan yatırımlar giderek artıyor.”

Peki beynin ‘sırrı’ ne kadar çözülebildi? Prof. Dr. Uğurbil, şöyle cevap vermiş: “Bunu söylemek için yüzde 100’ün ne olduğunu bilmemiz lâzım. Bazı insanlar ‘Beyinde hiçbir şey bilmiyoruz’ diyor. Bu doğru değil, çok şey biliyoruz. Nasıl işlediği hakkında bazı prensipleri öğrendik. Anlamamız gereken, değişik seviyelerde çok şey var. Moleküller, beyin hücresi bağlantıları, nöronların konuşması, devreler... ABD, Avrupa, bilhassa Çin beyin alanında çok büyük yatırımlar yapılıyor. Amerikan hükümeti senede 7 milyar dolar beyin ve beyin hastalıkları araştırmalarına ayırıyor. Ama bilhassa psikiyatrik hastalıklarla ilgili bilgimiz ‘sıfır’.” (Hürriyet, 20 Nisan 2016)

“Bu gibi araştırmalar ancak iyi bir ekiple yapılabiliyor” tesbiti, benzer çalışmaların ülkemizde yapılamamasının izahı olarak görülebilir. “Beynin sırlarını çözdük, artık çok şey biliyoruz” övünmesinin de çok doğru olmadığını “(...) Psikiyatrik hastalıklarla ilgili bilgimiz ‘sıfır’” itirafından anlayabiliriz. Ayrıca, sadece Amerikan hükümetinin beynin ‘sır’larını keşfetmek için senede 7 milyar dolar ayırmış olması dikkat çekici.

İnsan beyni konusunda ‘sıfır bilgi’ sahibi olan insanlığın, kibir ve gurura kapılmaya hakkı olabilir mi?

Okunma Sayısı: 1374
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı