Yıllık iznimizin bir bölümünü kullanmak üzere memleketimize, Çayeli’nin Senoz Vadisi’ndeki köyümüze gitmiştik. Önceki gün sabah erken saatlerde (Çarşamba, 27 Eylül 2017) İstanbul’a döndük ve dün sabah da köyümüzde, vadimizde ve bölgemizde büyük bir sel felâketi yaşandığı haberiyle uyandık.
Güzellikleri dillere destan olan Karadeniz’in zaman zaman sel felâketleriyle hatırlandığı bilinen bir durumdur. Hemen hemen her yıl belli aylarda sel felâketi olur ve yollar kullanılamaz hale gelir. Bu afetlere karşı tedbir almak da zordur, ama yapılması gerekenlerin tam olarak yapıldığını da söyleyemeyiz.
Senoz Vadisi söz konusu olduğunda yakın tarihlerdeki en büyük sel tahribatı 11 Kasım 2015’de yaşanmıştı. Sevindirici olan, tarihteki sel felâketinde can kaybı olmamıştı. Dün (28 Eylül 2017) yaşanan sel felâketinde ise maalesef bir can kaybı var. Bunun yanı sıra yaralananlar olduğu gibi, yıkılan evler de var. Dün sabah erken saatlerde köylerdeki komşularımızla konuşup bilgiler aldık. Dereler taşmış ve yollar baştan aşağı kullanılamaz durumda. Çukurluhoca Köyü’nde ikamet eden bir ağabeyimizle telefonla konuştuk ve şöyle dedi: “Bu defaki felâket, geçen yılki (2015’i kastediyor) felâketin en az 4 katı büyüklükte. Evlerimizde mahpus vaziyetteyiz. Kopup gitmeyen yer yok. Yaralar bakalım ne zaman sarılabilecek?”
Komşularımıza ve vadimizde yaşayan herkese geçmiş olsun temennilerimizi takdim ederken, sel felâketleri meselenin daha ciddiyetle ele alınması gerektiğini bir defa daha hatırlatmak isteriz. İlk gündem sel felâketinin tahribatını tahmin etmek kolay değil. Görüştüğümüz komşularımızın anlattıkları ve paylaştıkları fotoğraflara bakılırsa vadideki köyler baştan sona kadar ağır şekilde tahrip olmuş durumda. Yolların yeniden işler hale gelmesi epey zaman alır. İlk gün itibarıyla elektrikler de kesilmiş durumda. 2015’e nisbetle devletin daha hızlı hareket ettiğini söylemek mümkün. 2015’in Kasım ayındaki sel felâketi sonrasında bölgede can kaybı yok diye hadiseye ciddiyetle yaklaşılmamıştı. Bazı mahallelerin yollarının yeniden açılması neredeyse bir ay sürmüştü. İnşallah bu defa çok daha hızlı hareket edilir. Nitekim, yollar kapalı olduğu için köylere ulaşmak için helikopterlerin devreye girdiği duyuldu. Olması gereken de budur.
Tekrar hatırlatmakta fayda var ki sel felâketlerine karşı tedbir almak kolay değil. Ancak yapılabileceklerin ne kadarını yaptığımızı da tartışmak durumundayız. Daha sık ve daha büyük ölçüde sel felâketlerinin olması acaba insanın çevreye müdahelesinden ayrı düşünülebilir mi? Senoz Vadisi üzerinde küçük, değirmen tipi HES’ler yapılıyor ve bu çalışmalar esnasında çevrenin ölçüsüzce tahrip edildiği hep tartışılıyor. Bu tartışmaları ve itirazları dinlemeyenler acaba son hadiseler üzerine biraz daha itinalı ve dikkatli hareket etmek gerektiğini kabul ettiler mi? İklimin ve yağış rejiminin bu nisbette değişmesi acaba normal midir?
Şunu da hatırlatmak gerekir ki 2015’deki sel tahribatının izleri silinmeden yollar yeniden tahrip oldu. Vaktinde ve zamanında gerekli tedbirlerin alınmadığını söylemek haksızlık mı olur?
Gerçi son aylarda Senoz Vadisi yollarında ve derelerde büyük bir çalışma göze çarpıyordu. Derelerin ıslah edilmesi için kilometrelerce duvar örülüyor. Muhtemelen bu sel felâketi, bu çalışmaların aksamasına da sebep olacak.
Dünyada “Sel gider, kum kalır” denilir. Ama bunun ülkemizdeki karşılığı “Sel gider, ihmal kalır” şeklinde kullanılsa yeridir.
Sel felâketinde vefat eden komşumuza Allah’dan rahmet dilerken canın yongası olan mallarına zarar gelenlere de geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.
Allah’ım! Benzer felâketlerden bölgemizi, ülkemizi ve milletimizi muhafaza eyle. Amin.