"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şaşırdık mı?

Faruk ÇAKIR
08 Temmuz 2015, Çarşamba
Bazı bilgiler olur ki elde delil olmasa da kanaat olarak yerleşir.

Türkiye’de ‘deprem hariç her şeyin bir planı var’ tesbiti de buna misaldir. Rüşvetin ekseriyetle belgesi olmadığı gibi, bazı bilgi ve kanaatlerin de delili olmaz ya da olsa da elde edilemez.

Mütedeyyin camiaların içlerinin ‘karışık el’ler tarafından kurcalanabildiği de böyle bir kanaattir. Bu kanaate katılan olur, katılmayan da olur. Zaman zaman da ‘şahit’ler çıkıp, ‘karışık el’lerin planlarını anlatır. Yakınlarda kamuoyu, böyle bir ifşaata şahitlik etti. 

Gazeteci yazar Ali Bulaç, imam hatip lisesi öğrencisi iken, (1972 veya 73) böyle bir hadise yaşadığını ifade etmiş. Buna göre, okul müdürü Bulaç’ı çağırmış ve “(İstanbul) Gayrettepe’ye gidip bir polisle görüşme”si gerektiğini söylemiş. Ertesi gün söylenen yere giden Bulaç, verilen ismi bulmuş. Polis, onu boş bir odaya götürmüş ve iki arkadaşıyla birlikte üç kişi olarak hayli sert ve suçlayıcı bir dille 2 saat boyunca Bulaç’ı sorgulamışlar. Derken, ağızdaki ‘bakla’ çıkmış ve Bulaç’a “Yüksek İslâm’daki (şimdinin İlahiyat Fakültesi/fç) Nurcular hakkında bize ara sıra bilgi ver” demişler. Kabul etmeyince de, “Bak baban sana para gönderemiyor, sana burs buluruz, harçlık veririz. İnat etme” diye ısrar ettmişler. Yine, “Beni bu işten muaf tutun, bunu yapamam” cevabını almışlar. Bulaç diyor ki, “Beni saldılar. Sonradan öğrendim ki, gözlerine kestirdikleri birkaç kişiyi çağırmışlar. Ve o arkadaşlar iyi yerlere geldiler. (...) Çocuk yaşta birini getirip bana teslim ettiler. ‘Bu çok yetenekli biri, ilgilen yetiştir, iyi bir entelektüel olur’ dediler. Meğer ki askerlerin en has adamıymış, tepelere çıktı. (...) Kısaca devlet zaten içimizdeymiş, sırası gelince bizim mahalleyi devreye sokmuş.” (Zaman, 6 Temmuz 2015)

Belki bu ve benzeri ifşaatlar her zaman olmuyor, ama işlerin böyle yürüdüğü noktasında bir kanaat var. Dolayısıyla bu açıklamalar karşısında şaşıranlar olduğu gibi ‘bilineni ilân etmek’ olarak görenler de olmuştur.

Bu mesele önemlidir, ama kalıcı çare şeffaflık ve “En büyük hile, hilesizliktir” düsturuna riayet etmektir. Başka türlü ‘karışık el’lere mani olmak kolay değil.

Dikkat edilmesi gereken bir nokta da, karıştırılmak için seçilen camianın “Nurcular” olmasıdır. Yakın tarihe bakıldığında bunun tesirlerini görmek de mümkün. Hiç umulmadık ve beklenmedik yer ve zamanlarda, umulmadık kişilerde kırılmalara şahit olunmuştur. Maalesef yakın tarih bu ifşaatı pek çok noktadan doğruluyor.

Siyaset dünyasındaki son tartışmalar esnasında, mütedeyyin camianın işleri ‘ortalığı karıştırmak’ olan ‘karışık el’leri dört elle savunduğuna da şahit olundu. Bir kişi hatırına, şimdiye kadar mütedeyyin insanlara tuzak kuran mahfiller öyle sahipleniliyor ki, bu durumu akıl tutulması olarak izah etmek bile mümkün değil. 

Delilim yok, ama fırsat buldukça ifade etmeye çalıştığım bir kanaatim şu: Mütedeyyin camia, en başta da siyaset ve medya dünyası; haksız yere sahiplendi o mahfillerden büyük bir tokat yiyecek. Bugün mü desek, yarım mı desek?

Özde şaşırmamız gereken ifşaatlara şaşırmaz hale gelmemiz de bir başka ‘kıyamet alâmeti’ olsa gerek...

Okunma Sayısı: 2497
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı