Bir dönem, yaşananları tarif için ‘cilâlı imaj devri’ tabiri tercih edilirdi.
Kim ki meselesini, fikrini, ürününü, hizmetini ‘cilâ’layıp ‘pazar’a çıkarırsa o ürün müşteri buluyordu. Kaliteden ziyade ‘cilâ’nın tercih edilmesi elbette insanların bir zaafıydı ve bu zaaf maalesef devam ediyor.
Hadiseler hızla devam ettiği için, ‘cilâlı imaj devri’ geride kalırken yerini ‘sanal kimlikler, sanal adamlar, sanal görüşler devri’ aldı denilse yeridir. İnternet imkânları geliştikçe, ‘sanal’lık da gelişmeye devam ediyor. Sosyal medya denilen ‘deniz’de yelken açan isimlerin kaçının gerçek, kaçının hayali olduğu tesbit etmek bile zorlaştı. Öyle ki, çoğu zaman sanal ve hayali isimler; gerçek ve hakikî isimlerden daha çok ilgi görüyor. Türkiye’den en çok takip edilen sosyal medya hesaplarının, isimlerinin gerçek kimlikleri gizlenen imzalar olduğu herkesin bildiği bir konu.
Aynı şekilde, ‘trol’ diye tabir edilen ve çeşitli parti ve gruplara mensup, çoğu da ‘sanal isimler’den meydana gelen ekipler var. Bunlar, kendilerince doğru buldukları fikirlere amansızca destek verirler ve yine kendilerince yanlış gördükleri tesbitlere toplu olarak itiraz ederler. Bu noktada ölçü o kadar kaçmış durumda ki, dün baştacı ettikleri bir kişiyi bugün en ağır sözlerle itham edebilirler.
Sosyal medyayı takip edenler için bu hadiseler ‘sıradan’ haller olarak görülür. Geçen gün dikkatimizi çeken böyle bir hesap, işin renginin git gide değiştiğini akla getirdi. Büyük bir ihtimalle gerçek ismini gizleyen bir ‘sanal hesap’ sahibi sadece Yeni Asya’da yazı yazan 3 ismi takip ediyor. Üstelik hiç de takipçisi yok. Muhtemelen sadece 3 kişinin yazılarını eleştirmek için bu hesabı açmış. Elbette gerçek ismini gizlediği akla gelen bu kişinin, onlarca, belki yüzlerce başka ‘sanal ismi, hesabı’ da olabilir.
“Böyle bir yola niçin tevessül edilir?” sorusu belki de anlamını kaybetti. Bir yazı ya da haberdeki ‘yanlış’lara itiraz etmek için illa da ‘gizli imza’ mı kullanmak gerekir? Fikirlerine sahip çıkmayanların itirazları ne ölçüde dikkate alınabilir?
Hepimiz şunu hatırda tutmak durumundayız: Gerçek olmayan imzalarla ‘sanal âlem’de yazdığımız ve gezdiğimiz her yer ‘Bir’i tarafından kayıt altına alınıyor. Sanal imza ve sanal hesaplar üzerinden atılan iftiralar, hakaret ve kem sözlerin hesabı sorulmayacak mı? Öbür dünyaya, ahiret gününe, ‘mizan’a inananların bunu bilmemesi mümkün mü? Şeytana uyarak, geçici dünya zevki için başkalarına hakaret edenler yarın bir gün pişman olmayacak mı?
O halde kötüleri değil, iyileri ve iyilikleri örnek alalım. Kimler sanal isim ve imzalarla kardeşlik hukukunu ihlâl ediyorsa, onları güzel bir lisan ile ikaz edelim. Hem böyle yanlışlar yapmayalım, hem de yapanlar varsa onlara imkân ve fırsat vermeyelim. İyinin, iyiliğin, hakkın ve hakikatin ‘sanal imza ve sanal adam’lara ihtiyacı olduğu kanaatinde değiliz.
‘Sanal isim’lerden müteşekkil ‘ordu’lar kuranlar, çok yanıldıklarını er geç anlarlar. Birbirimizi iyilikle, iyilik yolunda teşvik edelim. Kötülük yoluna teşvik, her halde ‘şeytan’ların işi olur.
Unutmayalım ki, isimler ve ünvanlar sanal ve gizli de olsa, Allah (cc) huzurundaki hesap, gerçek isimlerle verilecek.