Baskı rejimlerinin uzun ömürlü olması mümkün değil.
Tabii ki uzun ömür deyince insanların ömrü ile devletlerin ömrünün farklı olduğu da unutulmamalı. Sayılı günler gelip geçtiğine göre, bazen 50 yıl, bazen de 100 yıl hükmen kısa sayılır.
Zalimlerin, müstebitlerin, baskı rejimlerinin ömürlerinin kısa olduğuna yakın ve uzak tarih de şahittir. Nemrutların, firavunların, Mao’nun, Stalin’in, Çavuşeşku’nun rejimleri kalıcı olabildi mi?
İsimlerden ve resimlerden bağımsız olmak üzere kesin olarak bilmeyiz ki insana insan muamelesi yapmayan rejimler, idareler, yönetimler uzun ömürlü olmaz ve olmamıştır. Nitekim uzun yıllar Irak’ı baskı rejimiyle idare etmeye çalışan Saddam Hüseyin’in rejimi de uzun ömürlü olmadı. Günümüzdeki benzer rejimlerin de uzun ömürlü olmasına imkân yoktur.
İnsana insan muamelesi yapmayan rejimlere karşı Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu tavrı esas almak icap eder. Meşrutiyet tartışmaları esnasında “Şu pis istibdat ne vakitten beri başlamış, geliyor?” sorusuna Üstad Bediüzzaman şöyle cevap vermiş: “İnsanlar hayvanlıktan çıkıp geldiği vakit, nasılsa bunu da beraber getirmiştir.”
İstibdatın bir tarifi de şudur: “Tek bir yöneticinin toplumu baskı altında yönetmesine dayanan düzen, baskıcılık. Hiçbir hakkın ve özgürlüğün bulunmadığı tek adam yönetimi.”
İstibdat o kadar fenadır ki Said Nursi Hazretleri, “(...) İstibdat ne şekilde olursa olsun, meşrûtiyet libası giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım” da demiştir. (Münâzarât, s. 37)
Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamid’e “Veli padişah” derken aynı zamanda “istibdadına” itiraz ettiği de unutulmamalı. Dolayısıyla Müslüman şahısların ve idarecilerin de müstebit olması mümkündür. Saddam Hüseyin ya da benzeri idareciler için de bu ölçü esastır.
Amerika, güya hürriyet ve demokrasi ihraç etmek için Irak’ı işgal etmişti. Saddam idaresi zalimdi, ama Irak’a işgal yoluyla demokrasi ve hürriyetlerin götürülemeyeceği de belliydi. Kendilerini dünyanın jandarması hatta sahibi olarak gören büyük devletler bu noktadaki itirazları duymadılar. Neticede, Irak’daki Saddam yönetimi sona erdi ama hak, hukuk, adalet, güvenlik ve demokrasi o topraklara ulaşmadı.
Irak’tan gelen haberlere bakılırsa Saddam’dan sonra gelenler o kadar fena işler yapıyor ki, Iraklılar Saddam rejimini, dönemini arar hale gelmiş. Yılanın ısırmasından kaçıp, ejderhanın ağzına düşmek gibi. Bu haberler hiç bir surette Saddam rejiminin temize çıkarıldığını akla getirmemeli. Saddam rejimi ve istibdadı da olmasın, onu aratan, daha fena ve fani rejimler de olmasın! Iraklıların da insana insan muamelesi yapılan idarelerle, idarecilerle, yönetilme hakları vardır. Kimse bu hakkı onlar için fazla ve lüks göremez.
ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından Saddam heykelini balyozla yıkmaya başlayan Iraklı Kadim Şerif Hasan el Jaburi, işgalden sonra her şeyin daha da kötüye gitmeye başladığını belirterek, “Saddam gitti, fakat onun yerine şimdi başımızda bin tane Saddam var. Irak bizden çalınmış gibi hissediyorum” demiş.
Bütün dünya ve insanlık; Iraklılara ve başkalarına Saddam’ı dahi aratan rejim, uygulama ve yanlışların hesabını sormalı...