Bir iman kurtarma hareketi olan Risale-i Nur’un daha çok okunması ve bilinmesinden rahatsız olanlar her zaman olmuştur.
Günümüzde de bu eserleri ve onu telif eden Üstad Bediüzzaman Said Nursî’yi itham etmek isteyenler çıkıyor. Hemen ifade edelim bu insanların bir kısmı “hakikatleri, gerçekleri bilmediği için” böyle davranıyor. Elbette gerçekleri bildiği hâlde inadına Risale-i Nur’u ve Bediüzzaman’ı karalamak isteyenler de vardır. Onlara ısrarla hakilatleri anlatıp yine de yanlışta inad ederlerse Allah’a havâle etmek gerekir.
Eksik bilgilerle yola çıkıp, yanlış düşünenlere “sözcü”lük yapmak isteyen bazı medya organları Risale-i Nur eserlerini tanıtan ve orada yer alan bazı hakikatleri duyuran afişlerin İETT otobüslerinde, metrolarda ya da metrobüslerde yer almasından rahatsız olmuşlar.
Kendilerince bu itirazı haklı göstermek için belediye ile yapılan reklam anlaşması için kaç lira verildiği gibi meseleleri gündeme taşımışlar. Otobüs ya da metrobüslerde asılan ‘özlü sözler’in bu tartışmayla ne ilgisi olabilir? Neymiş, 15 Temmuz’dan sonra bazıları bu eserlerden kurtulmak için kitapları çöplere atmışmış. İyi de burada kabahat kitapta ya da onu telif edende olabilir mi? Risale-i Nur’u okuyanlar bu eserlere gerçek anlamda sahip çıkar ve istifade eder. Aksi davrananların tavrı sadece kendilerini bağlar. Tabii ki bu eserleri ‘suç delili’ gibi gösterme yanlışına düşen idarecilerin sorumluğu da ayrıca tartışılır...
Metrobüs ya da otobüslere asılan ve bazılarının gammazlamaya çalıştığı afişlerde bakın neler yazıyor:
“Dost istersen Allah yeter. Yârân istersen Kur’ân yeter. Mal istersen kanaat yeter. Düşman istersen nefis yeter. Nasihat istersen ölüm yeter.”
Bu mesajdan kim niçin rahatsız olur? İnsanlara iyiyi, güzeli, ahlâkı, nefis terbiyesini tavsiye eden bu tesbitlerin altına her insaflı insanın imza atması icâb etmez mi?
Afişlerde kısaca aktılaran özlü sözlerin orjinali şöyledir: “Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur. Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder. Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisâd eder; iktisâd eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider. Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektub, s. 475)
Risale-i Nur eserlerinin tanıtım ve reklâmı ilk defa yapılmıyor, inşâallah bu tanıtımlar artarak devam eder. Ayrıca bu eserlerin sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada çok daha geniş tanıtılmasına ihtiyaç vardır. Daha doğrusu insanların bu eserleri tanıma ve istifade etme ihtiyaçları vardır. 6000 sayfalık bu eserlerin en büyük hedefi ve maksadı, insanların imanlarını kurtarmak olarak ifade edilmiştir.
Risale-i Nur eserleri gençlerin imanlarını kurtarmasına büyük bir vesiledir. Risale-i Nur aleyhinde eksik bilgilerle haber yapmak ya da yazı yazmak için yarışmak hiç bir medya mensubuna fayda vermez. İtiraz etmeden önce “Bu eserlerde ne yazıyor?” diye bir bakılsın... Bunu yapmaya üşenenler hiç değilse reklâm afişlerinde ne yazdığını önce bir okusun. Bu mesajlara, bu ‘özlü sözler’e itiraz etme imkânları varsa onu yapsınlar. Yoksa Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinin üflemekle sönmeyeceğini de bilsinler...