Suriye, Irak ve Afganistan gibi savaş halinin devam ettiği ülkelerin yanında; Myanmar ve Doğu Türkistan’daki Müslümanların maruz kaldığı ‘Çin işkencesi’ni de unutamayız. Duâlarımızla onların yanında olduğumuzu hissettirirken, idarecilerimizin de mümkün olan her türlü diplomatik yolu denemeleri ve işkenceleri sona erdirmek için gayret etmelerini temenni ederiz.

Almanya’dan, Ramazan müjdelerine müjde katan bir haber daha geldi: Almanya’nın Münih şehrinde 1819 yılına kurulan Bavyera Parlamentosunun 196 yıllık tarihinde bir ilk yaşanmış. Parlamento’da Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Bavyera milletvekilleri, şehirde yaşayan yaklaşık 110 bin Müslüman’ın temsilcilerine bir iftar yemeği vermiş. Din görevlisi Raif Ceylan’ın okuduğu ezan sesinin çınladığı tarihî parlamento binasında, dâvetliler için bir de geçici mescit açılmış. İftar dâvetine ev sahipliği yapan parlamentonun ilk Müslüman milletvekili Arif Taşdelen ve parti grup başkanı Markus Rindespacher yaptıkları konuşmalarıyla dâvetlileri selâmlamışlar. SPD Grup Başkanı Markus Rindespacher konuşmasında, “Biz burada muhteşem soframıza yemeklerimizi yerken, savaşlar nedeniyle evinden yurdundan kaçıp buralara gelmek zorunda kalan mültecileri de unutmamalıyız” demiş. (Haberler, 25 Haziran 2015)

Gelişen hadiseler, Almanya’daki idarecilere de “İslâm Almanya’nın bir parçasıdır” dedirtti. Bavyera parlamentosunda yaşanan hadise de bunu gösteriyor. 

Almanya’ya giden gurbetçilerimizin ilk yıllarda çektikleri sıkıntılar ve sıkıntılar karşısında gösterdikleri sabır, böyle güzel meyveler verdi. Almanya’daki gurbetçilerimiz ilk yıllarda, sokakta Türkçe konuştuğunda; “Vatandaş Almanca konuş!” diye ikaz ediliyormuş. Gerçi böyle bir uygulama Türkiye’de yaşayanlar için yabancı değil. Vaktinde ve zamanında ülkemizde de sokaklarda “Vatandaş Türkçe konuş” diye afişler asılmış. “Vatandaş Almanca konuş”tan, parlamentoda iftar düzenlenmesi, ezan okunması ve namaz kılınan günlere gelinmiş, bin şükür.

Bu ve benzer programlar, “Bahtiyar Alman milleti”nin her geçen gün İslâmı daha iyi tanımasına vesile olur inşaallah. Bu gelişmeler aynı zamanda uzun dönemde Avrupa’nın bir “İslâm devleti doğuracağı” müjdesini de akla getirmiyor mu?

Müslümanlar yaşayışlarıyla ve fiilleriyle güzel örnek olmaya devam ettiği müddetçe, dünyanın her yerinden böyle güzel ve müjdeli haberler duymaya devam ederiz. Din adına ortaya çıkan bazı ‘örgüt’lerin, İslâm ve Müslümanların imajlarına zarar vermesi engellenebilse insanların kitleler halinde İslâma koşacaklarına şahit olabiliriz.

Ramazan ayını fırsat bilip; İslâm dünyasını esareti altına alan cehalet, fakirlik ve ihtilâfların sona ermesi için duâ edelim.