Ülkemiz, değişik vesilelerle açıklanan ‘paket’lere şahit olmuştur. Bilhassa Avrupa Birliği yolundaki yürüyüş esnasında düzenli olarak ‘uyum paketleri’ açıklanmış, her paket daha hür ve daha demokrat bir ülkeyi vaad etmiştir. Bu vaadler de belli ölçüde gerçekleşmiş ve Türkiye ‘Tek Parti’ ya da darbe dönemlerine nisbetle daha adil ve daha demokrat olma yolunda mesafe kat etmiştir.
Resmi ağızların ifadesine göre ülkemizin AB üyeliği hedefi devam etmekle birlikte, son yıllarda açıklanan paketlerin muhtevası değişmiş durumdadır. Yakınlarda açıklanan paketler daha çok ekonomi ile ilgili vaadleri barındırıyor. Elbette ülkenin sağlam bir ekonomik altyapıya sahip olması, demokrasinin gelişmesi için gereklidir; ama her fırsatta ifade etmek gerekir ki, ekonomik paketler tek başına yeterli değildir. Ayrıca bu paketlerin ne ölçüde hayata geçirilebileceği de şüphelidir.
Başbakan ve bakanlarca açıklanan son paket, bilhassa çalışan hanımlara maddi destek sağlamayı vaad ediyor. Çocuk yardımı, yarım ya da esnek çalışma imkânı gibi iyileştirmeler çalışan hanımlar için bir avantaj olmakla birlikte problemlere kalıcı çareler sunan teklifler midir? Her türlü iyileştirme iyidir, ancak sıralanan vaadler kanaatimizce çok da cazip değildir. Türkiye’nin genç, dinamik ve eğitimli bir nüfusa sahip olması isteniyorsa; bunu sadece maddi yardımlarla temin etmek mümkün olur mu? “Aile ve anne” kavramı verilmemiş fertlere, çocuk yardımı yapmak ne ölçüde teşvik edici olabilir?
Yanlış anlaşılmasın; böyle paketler açıklanmasın demiyoruz. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu problemlerin çözümünün bu paketlerde aranmasının yeterli olmadığını hatırlatmış oluyoruz. En büyük problem, vaadlerin abartılarak sunulmasıdır. Mesela, anne-babalar “çeyiz hesabı” çerçevesinde çocukları için açaçakları banka hesabında 100 bin lira biriktirirse devlet de buna mükâfat olarak, destek olarak, 15 bin lira yardım yapacakmış! Peki, Türkiye şartlarında kaç aile ortalama her ay çocuğu için 500 lira kenara koyabilir, bankaya yatırabilir? Gerçekleri ve olabilecekleri konuşsak daha iyi olmaz mı?
Bir başka dert de, kadınların maruz kaldığı şiddet... Pakette buna da çare varmış. Bunun için çok kapsamlı bir seferberlik başlatılacakmış. Woman 20 çerçevesinde iş dünyasındaki girişimci kadınların istişareleri ve bir araya gelmeleri sağlancakmış. Kadınların iş dünyasındaki rolü de güçlendirilecekmiş... (Yeni Şafak, 9 Ocak 2015)
Kusura bakılmasın, ama bu vaadlerle ‘kadına şiddet’ sona ermez. Eğer Türkiye, ‘kadına şiddet’in kaynağını doğru teşhis edemezse ki, açıklanan çarelere bakılırsa bu kaynak tesbit edilememiştir; şiddete çare de bulunmuş olmaz. Her türlü şiddete karşı seferberlik başlatılsın, ama şiddetin kaynağı doğru teşhis edilmesi şartıyla. Alkollü içki alışkanlığı ve her türlü ve her kademedeki müstehcen yayınlarla mücadele edilmediği sürece kadına şiddetin önüne geçilmesi kolay değildir. Şiddet, daha kaliteli ve insanları ikna eden eğitimle önlenebilir. En başta şiddet uygulayanları eğitmek gerekmez mi? 10 ya da 20 yıl sonrayı düşünüp bugünden plan ve program yapmayı tercih etmezsek, maalesef şiddet kolay sona ermez...
Gönül arzu ediyor ki ekonomik paketlerden ziyade hak, hukuk ve adalet paketleri açıklansın. “Önce ekmek değil, önce hürriyet” demek gerektiğini ne zaman öğreneceğiz?