Son zamanlarda gündeme taşınan konulardan biri de, kadınların iş hayatına katılması gerektiği yönündeki tesbittir.
Buna göre ne kadar çok kadın girişimci ‘iş hayatı’na katılırsa Türkiye o kadar erken ve kolay ‘zengin’ olur, dağları aşar, ovaları kat ederiz.
Büyük çoğunluk itiraz edebilir ve fikrimi de soran yok; ama ben yine de hemen ifade edeyim ki şahsen bu kanaatte değilim. Türkiye’nin zengin olması, dağları aşıp ovaları geçmesi; her şeyden önce sağlam bir demokrasi, hukuk ve adalet sistemiyle mümkün olur. Hak, hukuk ve adalet sisteminin sağlam olmadığı bir ülkede ve elbette Türkiye’de kadınların, hanımların yüzde 99’u ‘iş hayatı’na katılmış olsa ne değişecek? İş hayatının önündeki engeller kalkmadan, adaleti tesis etmeden ticaret hayatının canlanması, gelişmesi ve büyümesi mümkün mü? Hak, hukuk ve adaletin hüküm sürmediği bir ülkelenin, dağlarında ‘ot’ bile büyümeyeceğini bilmiyor muyuz?
İş dünyasının dertlerini elbette en önce iş hayatının içinde olanlar bilir. Bu cümleden olarak; Ankara’da düzenlenen ‘Ankara Kadın Girişimciler Kurulu’ toplantısında konuşan Ankara Sanayi Odası (ASO)
Başkanı Nurettin Özdebir, Türkiye’nin en büyük dertlerinden birisinin işsizlik olduğunu, bunun sebeplerinin başında ise mesleksizliğin geldiğini hatırlatmış.
ASO Başkanı Özdebir, “(Kadınların iş gücüne katılım oranını) arttırmadıkça Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması veya orta gelir tuzağından kurtulması zor görünüyor. (...) Yüksek katma değerli üretimler beceriyle yapılabilir. Maalesef ülkemizde böyle bir beceri eksikliği var” da demiş. (AA, 1 Haziran 2016)
Bu anlayış ve bu ‘hal ve gidiş’le Türkiye’nin, daha önce açıklanan “2023 hedefleri”ne ulaşmasının kolay, hatta mümkün olmayacağını ehil olanlar zaten ifade ediyor. En çarpıcı ve ölçülebilir olan ihracat rakamları bunu gösteriyor. Eğer çok büyük sürpriler olmazsa, ekonomik hedeflere ulaşmak iyice zorlaşıyor.
Farklı kelimelerle de ifade edilmiş olsa 2023 hedefleri arasında şunlar var: İşsizliğin yüzde 5’e indirilmesi.
Ar-ge harcamalarında dünyada 1. ligde olunması. Bilgi ve teknoloji ihraç eden ülke. AB hedefinden şaşmamak. 2023 ihracat hedefi 500 milyar dolar.
Hedefler doğru, ama bu hedeflere ulaşmak için atılan adımlar isabetli değil. Meselâ, işin içinde doğrudan ‘para’ olmadığı halde “AB hedeflerinden şaşmamak” hedefine uygun adımlar atılıyor mu? AB bakanlarının bile “AB olmasa da olur. AB’de kim oluyor? Biz yolumuza devam ederiz! AB bize karışamaz! Onların koyduğu hedefler, kriterler bizi bağlamaz” diyerek mi AB üyeliği hedefine ulaşılacak?
Aynı şekilde işsizliğin yüzde 5’e indirilmesi, ihracatın 500 milyar dolara çıkması kolay değil. Elbette bu hedefler imkânsız değil, ama bunun için ciddî gayret ve kararlılık lâzım. Bir gün “AB’ye üye olmak hedefimizdir” deyip, ikinci gün “AB olmasa Şangay Birliği olur” gibi tavırlar doğru değil.
Uzmanlar, Türkiye için asıl tehlikenin ‘orta gelir tuzağı’ olduğunu ifade ediyor. Biz buna “Orta anlayış tuzağı”nı da ilâve edebiliriz. Çünkü en başta anlayış değişmeli.
“Büyük Türkiye”nin iyi ve güzel hedeflere doğru yürümesi en büyük temennimizdir. Ama sadece sözlerle değil, sözlerin ve hedeflerin; fiillerle, icraatlarla desteklenmesi şartıyla...